İzmir de Ulaşım

ADALETİN OLMADIĞI YERDE HAK ETTİĞİNİ DEĞİL, SAVAŞARAK ALDIĞINI KAZANARSIN.

04 Mart 2018, 18:58
M.GÜNEŞ
Çok güzel bir betimleme sanırım bu cümle, cümlenin benzerini bir filmde duymuştum.
Hafızam beni yanıltmıyorsa bu bir uzlaşma üzerine kurgulanmıştı.(Pazarlık)
Pazarlık eşit olmayan koşulların içinde ki bir uzlaşmaydı.
Ve sonucu olmayan bir avunmaydı.

Adaletin, insanlığın olmadığı yerde savaşarak yaşamaktır esas olan.
Ama doğrusu buydu, uzlaşma değil.
Savaş doğa yasası çünkü.
Zıtlar arasında uzlaşma olmaz.
Dönemsel, geçici dokunulmamazlıklar avutmadır.

Av, avcı bir doğa yasasıdır.
Ve onları belirleyen sosyal konumlarıdır.
Otçullar ve etçiller arasında ki yaşam mücadelesini bir uzlaşma ile sürdürülebilir kılamazsınız.

Orman kanunları gibi av sakınır avcı yakalar.
Fakat belgesellerde denk gelmişsinizdir o sahnelere, av direncini gösterdiğinde avcı kaçmayı seçenek olarak kullanır.

Kişilerin iyi niyetleri konumlarını belirlemez.Konumları niyetlerini belirler.

Kötü insan tanımı genel değildir.
Kötü ve iyi iç içedir.
Yaşamda yer aldığı ekonomik ve sosyal durumu onu ya göreceli olarak kötü, yada yine göreceli olarak iyi yapar.
Soru açıktır; birileri kime, nasıl, nerde ve neye göre kötü yada iyidir?

Yaşamında hesaba kattığı değerlerini önemseyen, bazı insan tipleri hak ettiklerini alacağını sanıp, mağrur olmayı seçenek olarak öne çıkarırlar ki, bu tipler toplum içinde her zaman değerli ama faydalanılacak olarak görülmezler.

Buna zıt olan her tipe uyan her devrin adamları revaçta görülür.
Kimler tarafından?
Kuşkusuz ki kendilerini bir şey görmeyi seçen ama olamayanlar tarafından.
Onlar kuralların esiridir aynı zamanda kural koyuculardır.

Yanılmayan ne var yaşamda matematikten başka?
2x2=4 ün yanılma payı, değişme olasılığı var mı?
Bakın çevrenize kaçımız kendi ağzımızdan çıkanlara sadık ve samimiyiz?
Kaçımız başkalarının koyduğu kurallara başkaldırıp, özgün durumumuza dair sadaktimizi samimiyetle hayat geçirebiliyoruz?
Yediklerimizden içtiklerimize, giydiklerimizden barınağımıza kadar kendimizle mi yoksa bize çeşitli yollardan dayatılanlarlamı iç içeyiz?

"Köylü milletin efendisidir" derken Mustafa Kemal döneminin sosyal durumuna gerçekçi bakıyordu.Üreten ve üretebilecek olanları işaret ediyordu.Çünkü feodal üretim eğemendi.
Uluslaşma dönemiydi.
Bu gün yozlaşan biz nereye geldik?
Snıfsal mücadelenin esas olmasını terk edip bağnaz etnik ve inanç birlikteliğinden yaşamsal umar bekler olduk.Ki yaşadığımız çilelerin tespiti burdadır.

Dikkate değer bir tespittir şu;
Emperyalizm sınıfsal mücadeleyi etnik-din ayrımcılığına indirgedi ve insanlar çaresizce bocalıyor şimdi.
Milyonlar katlediliyor, dahada katledilecek.
Görünen o.
Bundan gerçeğe dönüşümüz çok zor olacak, insanlık olarak.

İnsanlığın önündeki görevi sadece hak ettiğine inandığı şeyleri kazanabilmesi için savaşmaktan öte bir yolu olmadığını görmesi gerekiyor.
Kaç zaman mı sürer?
Çok uzun, ne yazık ki çok, çooook uzun.

Yazıda son söz için yine başlığı tekrarlamalıyım,
İNSAN OĞLU ADELETİN OLMADIĞI YERDE HAK ETTİĞİNİ DEĞİL, SAVAŞARAK ALDIĞINI KAZANAR.



Bu makale 6268 kez okundu
Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...