İzmir de Ulaşım

DÜHEFT = 7 - 7 TAVLAMDASIN

27 Ekim 2018, 20:46
M.GÜNEŞ
Tavlada zarımdır bu, atarım...atan beri gelsin; düheft, yani yedi yedi [ 7- 7].
Düşeş değil, tamı tamına yedi yedi.
 
Ben düheft [ 7, 7 ] atıyorum.
Nerede, neye , kime göre...
Nasıl'ına bakmadan, ama korkuyu iliklerimde duyarak atıyorum.
İnsan olarak ve de.
İnsanım çünkü korkuyorum.
Ama geri duramıyorum, söylüyorum.
ve ardına da yaşıyorum gel gör ki.

50 milyon yılın birikimi bedenimde biliyorum.
Zar atıyorum; düheft. (7 - 7) 
Ve elbette nereye atıyorum, bilemiyorum.

Zarda bu yok, diyeni duyuyorum.
Ama hüner o ki, bunu atabilmektir.
Atıyorum ben, sen, o, bu, şu.

Heh heh heh heh...
Gülmeyi bilenle gülüyorum, olurmu bu diyene.
Atıyorum zarımı.
Oluyor, nasılının ayırdına sonradan varıyorum.
Ama atıyorum, atıyoruz, atıyorlar...

Zar atmak tavlaya has, birde rakibin olmalı.
Senden beslenmeden.
Beslense de, inkar etmeden ama...
İnkar etmeden yaşanmışlıkları.
Deforme etmeden yani, yaşayarak bilgisini, inançlarını...
Delikanlı bir öğüncün olunca, yengisini kabul etmese de, ona dayanarak geceyi selamlamak.

Dolunay resimlerini çektikten sonra, yaşananların anısına katlanmak güzeldir.
Ah birde yakalanmasaydı delikanlımız seyrek insanlarca.
Yakalandı ama.
Olsun geçti 6 ay.

Olsun...

Olsun be, yaşamak her şeyi alt ediyor yinede.

"Vay bu ne çekilmezlikmiş"e düşmeden, biliyorsun yüreğinde büzgü olmayan sevdadan...
Kaygan bir yaşamın tuzaklarına kanmadan ama...
Ah o, ne güzellik..
Ne berduş duruşu hayasızlıkların, kimseye zararı olmadan gece gece.
Yaşamaya değer işte; yeşil mi yeşil, mavimi mavi...
Yeşile yeşil, maviye mavi.

Gümüş g..t bir durum, özlemese de, pantolonun aldığı tozlardan duyulan kaygı ile ilintili bu.
Adı Hüsam.
İyi insan ama vefasız.
Birazda duygusuz ve çok dilli.

Uçuyormusun çocuk?
Fotoğraf makinenimi kayıp ettin?
Yazık kimde şu anda kayıp ettiğin.
Üzgünüm buna dair.
Güzeldi çekimleride, hele peş peşe, İzmir'in caddelerinde ,o panoların resmedilmesi yok mu?
Neyse...Gitti gider, gidenler.Aldırma.
Aldırmadığını bilerek yazıyorum bunuda ha.

Ayyuka çıkan sedaların gereksiz ezgilerinde, huzursuzluk var, bir kaç vakit...
Huzursuzluk var çocuk.
Kaç istersen, o kadar.
İsteyen sensen tabi.
İsteme...

Sabahları, güneşin ilk ışıkları ile uyanarak bakınca, dahada zor geliyor ilk uyanmışlıklarına yaşamanın, sevdaya dalmışlığı.
Ah çocuk, anlayabilsen bunu, daha dingin olacaktın kim bilir, kim bilir bir kaç duble rakıdan sonra.
Yorgunlukta güzeldir o meretle buluşunca hani.
Buluştuktan sonrada yani.
Her daim buluşmalı, unutma.
Unutma güzeldir su ile boz bulanık olunca...
O, çok güzeldir içince, kana kana.
Ateş ve etle hele.
O.
Yav, zati güzel,yazmaya ne hacet.
Olduğunca cana bereket.

Felsefe zor (!) bir ders, okutmuyor bereket dayatılan müfredat kimseye.
Okutmadığı için kimsede, farkında değil, bakamıyor yaşamın değişkenlerine.
Oyyy ne güzel bilinmeziliğin menzili...Bilmeyince olmanında bir gereği, düzene dahil olmuyor zaten.
Alan alsın, vuran vursun, kaldıran kaldırsın...
Götüren götürsün...
Malı çok cehaletin.


Eyyy yokluğun güzergahın da, sıkıca seyrekliği ile besilenen çocuklar;  FELSEFE SİZE HARAMDIR.

Yaşayın ama bilmeyin yaşamışlıklarınızı, bulun ama unutun buluştuklarınızı...
Ölün sonra, kimse ölümünüzü sorgulamasın niye bu kadar sınırsız borca bulanarak gittiler diye...
Henüz daha bir sevdiceği yoktu, anadan babadan başka.

Oyyyy, oy.
Bu bile onlara dair yazılacaklarda fazla gelmişse, ben ne yapayım, durum budur.
Öle öle, güle güle, baka baka,
ulan yaka yakıla, yanıyoruz,
yanıyoruz, yazın güneşten, kışın zemheri soğuktan.

Yanan yansın, doğa böyle demek ki.

Demek ki kendine ve doğana sahip çıkmazsan.

YANACAKSIN...

YAN...!


"Sen yanmazsan, ben yanmazsam. /  Ya nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa"(N.Hikmet)


.../...

KARMA BİR YAZI DENEMESİ, ŞİİR GİBİ.



Bu makale 1073 kez okundu
Yükleniyor...