İzmir de Ulaşım

SANCAK: COĞRAFYANIN LANETİ Mİ, DİRENİŞİN ADI MI ?

21 Aralık 2025, 14:32
Biz Rumeliyiz Platformu

SANCAK: COĞRAFYANIN LANETİ Mİ, DİRENİŞİN ADI MI ?

 

Balkanlar’da bazı coğrafyalar vardır ki, haritada küçük görünür; ama tarih kitaplarında sayfalarca yer kaplar. Sancak da onlardan biridir. Sırbistan ile Karadağ arasında sıkışmış bu bölge, yalnızca bir geçiş hattı değil, yüzyıllar boyunca iktidar hırslarının kesişme noktası olmuştur.

Sancak’ın kaderi, coğrafyasıyla yazılmıştır. Balkan Yarımadası’nın merkezinde yer alması, onu ticaret yollarının, askerî geçitlerin ve emperyal hesapların doğal hedefi hâline getirmiştir. Balkan Savaşları’yla birlikte bu hedefler açık bir işgale, Birinci Dünya Savaşı’yla sürekliliğe, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise sistematik bir demografik mühendisliğe dönüşmüştür.

1941’de Yugoslav Krallığı’nın çöküşüyle birlikte Sancak, Kosova ve çevresindeki Arnavut yerleşimleri Almanya, İtalya ve Bulgaristan arasında paylaştırıldığında, dışarıdan bakıldığında bu yalnızca bir işgal düzenlemesi gibi görünüyordu. Ancak bölge halkı için bu, başka bir anlama geliyordu: hayatta kalma ihtimali.

Özellikle Doğu Sancak’ta, Tutin ve Senitsa gibi bölgelerde yaşayan Arnavutlar için Yugoslav yönetimi yalnızca bir devlet değil; baskı, sürgün ve ölüm demekti. 1912’den itibaren uygulanan şiddet politikaları, kitlesel katliamlar ve zorunlu göçler, halkın zihninde derin bir travma bırakmıştı. Bu nedenle Almanların gelişi, paradoksal biçimde, bir “kurtuluş” olarak algılandı. Bu algının arkasında ideolojik bir bağlılık değil, acı bir tarihsel deneyim vardı.

Nitekim döneme ait bir Yugoslav askerî belgesinde geçen şu ifade, bu ruh hâlini tüm çıplaklığıyla yansıtır:

“Lanetli şeytan bile gelse, bundan daha iyi olur.”

Bu cümle, propaganda değil; bir halkın çaresizliğinin belgesidir.

Sancak meselesini anlamak isteyenlerin gözden kaçırmaması gereken nokta şudur: Bu bölge üzerindeki ısrarlı Sırp ve Karadağ talepleri yalnızca tarihsel değil, jeopolitiktir. Adriyatik’e açılma hedefi, Sancak’ı vazgeçilmez kılmış; bu da etnik yapıyı değiştirmeye yönelik planları beraberinde getirmiştir. Önce öldürme ve sürgünler, ardından savaş sonrası paylaşım, sonrasında ise asimilasyon ve zorunlu göç politikaları devreye sokulmuştur.⁷

Ama Sancak yalnızca mağduriyetin adı değildir. Aynı zamanda ısrarlı bir direnişin de adıdır. Bölge halkı, tüm baskılara rağmen varlığını korumuş; coğrafyanın kendisine biçtiği “kurban” rolünü kabul etmemiştir. Belki de bu yüzden Sancak, Balkanlar’da hâlâ konuşulması zor, hatırlanması rahatsız edici bir başlıktır. Çünkü Sancak’ı konuşmak, yalnızca geçmişi değil; bugünün siyasetini ve yarının niyetlerini de sorgulamayı gerektirir.

Ve bazı coğrafyalar vardır ki, unutulduklarında değil, hatırlandıklarında tehlikelidir.

Sancak da onlardan biridir.

Kaynak:

Azizi, I. (2018). Sanxhaku i Pazarit të Ri në fokusin e së kaluarës. In Z. U. Neziri (Ed.), Lahutarët e Sanxhakut të Pazarit të Ri. Retrieved from

https://www.academia.edu/102827017/Lahutar%C3%ABt_e_Sanxhakut_t%C3%AB_Pazarit_t%C3%AB_Ri_Sanxhaku_i_Pazarit_t%C3%AB_Ri_n%C3%AB_fokusin_e_historis%C3%AB

 

  
Yükleniyor...