İzmir de Ulaşım

SEN NEYMİŞSİN BE KİBİR

27 Ocak 2019, 17:09
M.GÜNEŞ
Yan yana yürümek, birlikte oturmak, coşkuyu paylaşmak,  “sana ne” yi duymadan kulak kabartmak bir insanın söylediklerine, yada onu yok sayma adına görmezden gelmemek, yaptıklarına, yapacaklarına dair planlarına dudak bükmeden dinleme hünerine bulanmak…Tüm bu insani erdemleri hastalıklı bulup kendinden başkasında kusur aramak.
Ah insanlık, bu nasıl başarıdır, böylesi bir irtifa kayıp etmek.
Şimdi unuttum kimden duyduğumu, güzel soruydu mantık için.
Köpeğe kedi, kediye köpek sesi çıkartmak için atom bombasını deneseniz sonuç ne olurdu?
Kedi “hav hav” diye mırıldanırmıydı?
Yada köpek “miyavvv” diye koşarmıydı?

Yanıt, insan olarak yanılgılarımızın temelini bize net biçinde göstermeye yetiyor.
Hemde fazlası ile...
Şu koca İzmir, kendini Türkiye’ye örnek görür de, bunu kifayetsiz gösterenlerin küçüklüğüne nasıl tahammül edip, susar?
İzmir, kendi yanılgılarını gösterenlere nasıl duyarsız davranıyorsa, kendini pohpohlayanlara bir o kadar sarılıyor.
Bunun sosyal tahlili ne ola ki?
İzmir’de ki garanti seçmen kitlesini kesesinde görenlerin, İzmir adına ne pazarlıkların içinde olduğunu hiç mi merak etmez bu Koca İzmir?

İzmir, “Kuruluşun ve Kurtuluşun  Kenti” olma gerçeğini taşıyamadığını, Soros yalanlarının ışığında O, güçlü Kuvva-yi Milliye damarını yitirdiğini inanmıyorsa , peki bu 2019 Yerel Seçim arifesinde hala CHP adayını bilmemesine ne ad verecek?
Yada kendine yakışacak, bağımsız bir aday çıkaramayışına ne diyecek gelecek kuşaklar?
“Hadi canım sende”
Hadi...
Hadi ordan ! dememeli mi, bu kör gidişe?

Kim bu paravlara inanıyorsa devam etsin.
İnansın, avunsun.
Durum anlaşılmaya dair  pek parlak…Orta da işte her şey; İzmir üzerine CHP yönetimi hangi gizli pazarlıkların terazisinde takılı kaldı?
Paylaşılamayan nedir?

2 ay var seçimlere…
CHP'nin, anamuhalefet partisinin, İzmir'in güçlü partisinin adayı henüz tezgaha konulamadı.
Bu ne yaman pazarlık.
Ortada ne var?
Bu sorunun yanıtını öncelikle "Rantçılar" diye çıkış yapanlardan duymalıydık şimdiye kadar.
(Bayraklı belediye Başkanı.-Susuyor hala.Masaya davet edildimi yoksa.Haberimiz yok.)


Kim, kimle NE için pazarlık ediyor, nedir bu ayak sürüme?
Harami pazarlığı aynen böyle yapılır; ”Son hamleyi sakla ki sonun olmasın”.
Kimin sonu bu?
Tatlı su kurnazları İzmir’i pazarlıyor, fark edene kadar “Atı alan Üsküdar geçecek” ama bu kaçıncı Üsküdar ki kimsenin derdi değil.
10 kere yenilmiş bir kadronun, bu pis pazarlıklarına seyirci kalanlar, yaşanacak olanları hak ettiği bir süreci yaşayacağız.
Bu yazgımız mı?
Mücadele edenlerin değil.

Ama susup boyun eğenlerin yazgısıdır.
Yaşamaya mecburdurlar…Yaşasınlar mı?
Elden ne gelir?

Ancak şu gerçektir, yaşamın içindedir; mücadele edenler sayıya bakmaksızın tarihe not düşmeye devam ediyorlar.
Tarih af etmez, sadece yaşananı, yaşandığı gibi, yaşandığı kadar yazar.
O kadar.
Yazımın sonuna Sayın Birgül Ayman Hocamızın değerli bir makalesini ekleyerek bitirelim.

"EŞİT YURTTAŞLIK DENEN SİYASAL PROGRAM
Kendilerine özgürlükçü demokrat diyenlerin siyasal programı, “eşit yurttaşlık ve ortak vatan” diye özetlendi. Eşit yurttaşlık, çözümcü AKP ile özgürlükçü demokrasi devrimi yapıyoruz diyen yeni CHP’nin de resmi parti belgelerine girdi.
***
Ülkemizde bu siyasal program, 2000’li yıllarda örülmeye başlanmıştı.
2003’te, PKK-Öcalan ‘demokratik konfederalizm’ başlıklı bir broşüründe, demokratik uluslardan söz ediyordu. Özgür vatandaşlar lafını kullanıyordu. Demokratik ulus, elbette siyasal-anayasal olarak tanımlanmış olan, çok-milliyetli bir toplumdu. Yazdıklarına göre Cumhuriyetin ulus tanımı, yani Türk Milleti tanımı, anti-demokratik idi. Demokratik ulus tanımına geçmekten dem vuruyordu. O yazıda dünyada da ülkesinde pek kimsenin değer biçmediği Bookchin adlı bir Amerikalıya göndermeler yapıyor, taraftarlarına “siz derinleştirin şunu” görevi vererek muğlak sözlerini politikaya dönüştürmeye çalışıyordu. O muğlak sözler politikaya dönüştü. Hatta iki slogan haline dahi geldi. Bunlardan biri “eşit yurttaşlık”, öbürü “ortak vatan” oldu. HDP’nin resmi metinlerine yerleşti. 2016’da partinin kongresinde Öcalan fotoğrafıyla birlikte sahnenin tam ortasına yerleştirilip ilan edildi.
***
Öcalan patentli HDP programı eşit vatandaşlık, eski bir azınlıkçılık teorisi.
Bunun meşhur teorisyeni Otto Bauer. Avusturyalı. 1900’lü yılların daha başlarında etnik topluluklara ayrı bir devlet değil, her devletteki “milliyetlere kültürel özerklik” istiyordu. Tek-ulusun değil çok-milliyetli toplumun siyasal düzeni kurulsun önerisinde bulunuyordu. Bu Avusturya Marksisti, Rusya’da Menşeviklerin bir bölümü üzerinden etkili olmuştu. 1910’lu yıllarda Rusya’daki Menşevik - Bolşevik mücadelesinde yenilgiye uğradı. Demokratik toplum, demokratik iktidar, demokratik siyaset diyen Menşeviklere, Bolşevikler tarafından söylenen bir söz çok etkiliydi. Bolşevikler demişlerdi ki, “kültürel özerklik kültürel değil, dört başı mamur siyasal bir taleptir; dürüst olun kültürel’lik arkasına saklanmayın, alemi aptal yerine koymayın!”. Sonra da, talebin bir ya da birkaç etnik-dini topluluğun iktidarlarını garanti ederken, toplumun bütünü için mutlak bir dağılmaya yol açacağını göstermişlerdi. Otto Bauerci öneriler 1918’de toz olup dağıldı.
***
Bu fikir, 1970’li yıllarda bir Avrupa Birliği kurma uğruna düşünen Alman vatandaşı Jurgen Habermas tarafından işlendi. Ondan ortaya “ulusal vatandaşlık” yerine “anayasal vatandaşlık” önerisi geldi.
1990’ların post-modernizmi bunu aldı; çeşitlilik, farklılık, öteki, çoğulculuk, katılımcılık, vb... kavramlarla birlikte yüceltti.
1990’larda sosyalist sistem dağılınca, profesyonel anayasa yazıcılar yakaladıkları ülkelere mozaik anayasalar biçmeye giriştiler. Ulus’suz, örneğin Irak’ta “Iraklı insanlar”dan söz eden 2005 tarihli işgal anayasası gibi anayasalar bunlar tarafından yazıldı. Her etnik topluluk, her inanç grubu anayasal-siyasal kimlik sahibi oldu. Her yerel ve bölgesel parçaya, istiyorsa başka bir dili de resmi dil olarak kabul etme yetkisi verildi. Hem siyasal hem toplumsal yaşam etnik - dinsel - mezhepsel daracık elbiselere sokuşturuldu. Ortak zeminleri, diğer canlılar gibi yalnızca toprak idi. Ulus olamayacak bu insanlar için biricik ortak zemin, vatan olma niteliği zinhar olmayan bir dünya parselinden ibaret oldu.
***
Şimdi, PKK/HDP siyasal programı nefes alamıyor. Çözümcü AKP, Davutoğlu döneminden kalma bu “siyasal program yerleştirmeleri”ne sırtını dönmüş görünüyor. Ortada tek sahip, CHP’deki, özgürlükçü yani neoliberal demokratlar kaldılar. Kurultay ve Parti Meclisi bildirgelerine müdahaleleriyle ses veriyorlar. Bildirgelerde, hem Cumhuriyetin temel değerlerine (yani ulus bilincine) dayanmaktan hem de ulus bilincinin ve ulusal vatandaşlığın reddi anlamına gelen “eşit vatandaşlık”tan söz ederek ayıplanacak bir kandırma oyunu oynuyorlar.
Onlar yıllardır söylüyorlar, biz de öyle:
Evet, eşitlik! Eşit vatandaşlık değil. Etnik toplulukların eşitliği değil. Yurttaşların Eşitliği, etniği dini inancı mezhebi ne olursa olsun ulusun bireylerinin eşitliği."  
M.G.

(.../...)

Bu makale 17063 kez okundu
Yükleniyor...