06 Haziran 2025 Cuma
KAFA KOL EMEĞİNİ ÇARPIŞTIRANLARA CEVAPTIRProfesör gözüyle kafa kol emeğinin değerlendirmesi. Sevgili Cem TERZİ hocamız daha nasıl anlatılır diye betimlenerek anlatmış.![]()
"Bir işçinin bir profesörden daha az kazanması gerektiği" düşüncesi, toplumda “eğitim düzeyi, toplumsal prestij ve gelir arasında doğrudan ve haklı bir bağ vardır" inancına dayanır. Bu, kapitalist sistemde emek türleri arasında hiyerarşi kuran ve özellikle zihinsel emeği fiziksel emekten üstün gören yaygın bir ön yargıdır. Oysa bu hiyerarşi, nesnel bir gereklilik değil, sınıfsal ilişkilerin ürettiği ideolojik bir kurgudur.
Zihinsel emek ile bedensel emek arasındaki bu ayrım, kapitalist sistemin emeği parçalayarak yönetme biçimlerinden biridir.
Oysa her bilgi, her uzmanlık, her "entelektüel üretim", ancak bir toplumsal emek birikimi içinde mümkün olur. Profesörlerin eğitimi, teorik üretimi, yazdığı kitaplar ya da yürüttüğü araştırmalar, onların kişisel dehasından çok, toplumun sağladığı maddi ve emek altyapısının ürünüdür.
Bir üniversite binasını kim inşa eder? O binayı kim temizler? O kürsüde konuşanın masasını kim taşır, ısısını kim ayarlar? Kimin sırtından o bilgi üretimi "prestijli" hale gelir?
Bir işçinin bir profesörden daha az kazanması gerektiğini düşünenler, aslında emek sürecinin kolektif doğasını reddeder. Onlara göre kimi "yöneten", kimi “düşünen”, kimi "yaratan" ve dolayısıyla daha çok kazanan olur. Oysa üretim bir bütündür ve bedensel emek olmadan zihinsel emek anlamsızdır.
Bu nedenle işçi sınıfı eğer maaşları düzenleseydi, kimsenin "daha değerli" emek kisvesiyle daha yüksek ücretler almadığı, işin toplumsal faydasına ve kolektif katkısına göre bir ücret yapısı kurulurdu. Profesörle işçi arasındaki ücret farkı ya kapanır ya da tamamen ortadan kalkardı.
Çünkü mesele, “kimin daha çok okuduğu" değil, “kimin toplum için vazgeçilmez olduğu” sorusudur -ve o sorunun cevabı açık: İşçiler olmadan hiçbir şey yürümez.
Haber Kaynağı: EVRENSEL
Yükleniyor...
İLGİLİ HABERLER
|