İzmir de Ulaşım

Project Blue Beam

30 Ekim 2025, 16:17
Murat Adıtatar

Project Blue Beam 

 

ATLAS 3I, gündemi meşgul etmeye devam ediyor. 

Kuyruklu yıldız mı, uzay aracı mı tartışmaları dünya gündeminde önemli yer tutuyor. 

Özellikle Prof. Avi Loeb'in son duyurusu insanlarda büyük korku yarattı.  

Bir bilim insanından beklenmeyen bir açıklama yapan Loeb, "29 Ekim'den önce tatile çıkın, çünkü kim bilir ne olacak?" dedi. 

Avi Loeb'i yakından tanımakta fayda var. 

İsrail’de Hebrew University of Jerusalem’den fizik-matematik lisans (1983), yüksek lisans (1985) ve doktora (1986) derecelerini alıyor. 

Ardından 1988-93 arasında Institute for Advanced Study (Princeton Üniversitesi) üyesi olarak teorik astrofizik üzerine çalışıyor. 

Hâlen Harvard Üniversitesi’nde “Frank B. Baird Jr. Professor of Science” unvanıyla görev yapıyor.  

2011-2020 yılları arasında Harvard Astronomi Bölümü Başkanı olarak görev yapmış.  

NASA'nın insanlardan bilgi sakladığını öne süren Loeb, nasıl böylesine rahat konuşabiliyor? 

Normal koşullarda resmi bilim dünyasının geçmişte olduğu gibi bu tür açıklamalara çok ciddi tepkiler vermesi gerekirdi. 

Ancak ilginç bir sessizlik var. 

Küresel medya da daha önce olduğu gibi konuyu "komplo teorisi" olarak değerlendirip dalga geçmiyor.  

Tüm bunlar "danışıklı dövüş mü var" şüphesini uyandırıyor zihnimizde. 

Aklımızda deli sorular... 

Sahte uzaylı istilası için ATLAS 3I kullanılıyor olabilir mi? 

Peki bu sahte uzaylı istilası mümkün mü? 

Gökyüzünde dev uzay araçları UFO'lar teknoloji ile oluşturulabilir mi? 

Ciddi iddialar var... 

Kanadalı gazeteci ve komplo teorisyeni Serge Monast 1994'te “Project Blue Beam” adında bir teori ortaya attı.  

Monast’a göre,  Birleşmiş Milletler (BM) ve NASA gibi kurumların işbirliğiyle yeni bir dünya dini yaratmak, mevcut dinleri çökertmek ve ardından küresel otoriteye geçmek hedefleniyordu. 

Monast ve takipçileri tarafından dile getirilen iddialar dört ana aşamada sıralanıyor: 

Aşama 1: Arkeolojik bilgi ve mevcut dini doktrinlerin çökertilmesi. 

Yeryüzünde belirli yerlerde yapay depremler çıkarılması, bu depremler sonucunda “bulunmuş yeni kalıntılar/kanıtlar” gösterilerek mevcut dinlerin temellerinin sarsılması.  

Amaç: İnsanları mevcut dini inançlarının geçersiz olduğuna ikna ederek “yeni” bir inanca açık hâle getirmek.  

Aşama 2: Göksel “şov” /  hologram-projeksiyon. 

Göklerde 3 boyutlu lazer/hologram görüntülerle tüm dünyada farklı dinî figürlerin (örneğin Hz İsa, Hz. Muhammed ya da yerel tanrılar) görünmesi; sonra bu figürlerin birleşerek tek bir “tanrı” ya da “antikrist” figürüne dönüşmesi.  

Her bölge için o bölgenin kültürüne uygun mesajlar verilmesi planlanıyor. 

Aşama 3: Telepatik/elektronik iletişim ve bireysel algı manipülasyonu 

İnsanların zihinlerine “tanrıları”nın ya da “uzaylıların” mesaj gönderdiğini düşünmeleri için düşük frekanslı radyo dalgaları, mikroçipler veya diğer elektronik araçlarla teknolojik kontrol sağlanması. 

Böylece bireyler gerçek zamanlı olarak “mesaj alıyormuş” hissine kapılacaklar. 

Aşama 4: Sahte uzaylı baskını, kaos ve nihai kabul. 

Uzaylı istilası” ya da “tanrının dönüşü” gibi büyük sahte olaylar yaratılarak insanlıkta büyük korku, kaos ve güven bunalımı oluşturulacak.  

Bu kaos ortamında küresel yönetim ve yeni dinî yapı bir kurtarıcı gibi sunulacak ve insanlar teslim olmaya zorlanacak. 

Bu iddiaların temelsiz olduğunu dile getiren resmi bilim çevrelerinin yanı sıra, savunucuları da giderek artıyor.  

2024 yılında ABD’nin bazı eyaletlerinde görülen gizemli drone (insansız hava aracı) manzaraları, bu teoriye yeniden dikkat çekmişti. Bazı medya kuruluşları, bu görünen “dronelar” ile Project Blue Beam teorisini ilişkilendirmişti. 

Bugünkü teknoloji ile 3D hologramlar, lazer projeksiyonları, hatta dronlarla gökyüzüne yazı yazmak mümkün. 

Örneğin, 2024 Paris Olimpiyatları’nda yüzlerce dronla gökyüzünde şekiller oluşturulmuştu. 

Japonya’da 3D hologram konserleri (örnek: Hatsune Miku) düzenleniyor. 

Dünya çapında hologramik bir görüntü yaratılabilir mi? 

LEO (Low Earth Orbit) uyduları üzerinden lazer projeksiyonu yapılabileceği belirtiliyor. 

Ancak "uydu başına enerji gücü, menzil ve ışık yayılımı bu kadar büyük bir projeksiyonu desteklemez" deniyor.  

Fakat komplocular da Elon Musk'ın Stratosfer'e yerleştirdiği 42 bin uydu ve 5 G frekansıyla bunu başarabileceğini iddia ediyor. 

Elektromanyetik “ses duyurma” (V2K - Voice to Skull) konusunda ise NASA veya askeri kurumların “insan kafasının içine ses gönderebilecek” teknolojiye sahip olduğu iddia ediliyor.  

ABD ordusunun “Microwave Auditory Effect” (mikrodalga işitme etkisi) üzerinde deneyler yaptığı, bu etkiyle mikrodalga frekanslarının “klik sesi” olarak duyulabildiği biliniyor. 

Blue Beam’in adı içinde geçen “Blue” (mavi) ve “Beam” (ışın) kelimeleri, mavi-ışık teması, dini ve mitolojik konuyla da doğrudan ilintili. 

Işık / Mavi Işık: Bilgi, aydınlanma, ruhsal yükseliş sembolü olarak kabul görüyor. 

Eski dini mitolojilerde göklerden gelecek kurtarıcı ifadesi de çokça geçiyor.  

Teknolojik bir “sahte tanrısal olay” fikrinin, eski dini mitolojilerdeki “aldatıcı tanrı”, “sahte kurtarıcı”, “göksel savaş” anlatılarıyla olan bağlantısını üç eksende inceleyelim... 

1. Yahudi-Hristiyan-İslam geleneklerinde “sahte mucize” teması: 

"Blue Beam" teorisinin ana fikri, “insanlığı sahte bir tanrısal olayla kandırmak”tır. 

Bu, neredeyse birebir şekilde üç büyük semavi dinde de yer alan bir uyarıya karşılık geliyor. 

Yahudi kaynakları: 

Daniel 7–12 ve Zekeriya 14 bölümlerinde, Tanrı’nın hükmünü gasp etmeye çalışan bir “sahte hükümdar”dan bahsediliyor. 

Bu figür, gökten “olağanüstü şeyler” yapar, halkı kandırır. 

Yahudi gelenekte buna “Belial” veya “Yılanın Oğlu” deniyor. 

Bu sahte mucizeler, Tanrı’nın gerçek müdahalesinden önce geliyor. 

Hristiyanlık

Yeni Ahit’te (Matta 24:24): 

 “Sahte mesihler ve sahte peygamberler ortaya çıkacak, büyük belirtiler ve harikalar gösterecekler.” 

Pavlus’un 2. Selanikliler 2:9 mektubu: 

Kendini tanrı ilan eden, mucizelerle kandıran yasa tanımaz adam.” 

Bu figür ( Antikrist ) tam da Blue Beam’in “birleşik tek tanrısal imge” iddiasına benziyor. 

Hristiyan teolojisine göre bu sahte mucizeler, Mesih’in gerçek dönüşünden hemen önceki aldatma dönemidir. 

İslam

Hadislerde Deccal anlatısı: 

Gökten yağmur indirir gibi yapacak. Ölüleri dirilttiğini gösterecek. Göz aldatmasıyla mucizeler gösterecek. İnsanları “ben tanrıyım” diyerek imana çağıracak. 

Bu, Blue Beam’in “gökyüzünde tanrısal görüntüler” ve “bireylerin zihinlerine seslenme” iddialarıyla dikkat çekici biçimde paralellik gösteriyor. 

Kur’an’da doğrudan “Deccal” adı geçmiyor ama En’âm 6:112-113 ayetlerinde “insan ve cin şeytanlarının birbirine vesvese vererek halkı kandırması” anlatılıyor. Bu da modern bir “zihin manipülasyonu” metaforu olarak yorumlanabilir. 

2. Mezopotamya ve Mısır mitolojilerinde karşılıkları... 

Mezopotamya

Enki ve Enlil mitlerinde “bilgiyi manipüle eden tanrılar” motifi bulunuyor. 

Enki bazen “insana ışık (bilgi) vererek kurtaran”, bazen de “tanrısal düzeni bozan” figürdür. 

Anunnakiler’in insanlıkla iletişiminde kullanılan “ışık”, “gökyüzünden ses”, “ışıklı tahtlar” gibi semboller, modern anlatıda Blue Beam’in “holografik tanrı” temasına benziyor. 

Marduk’un dönüşü efsanesi: Gökyüzünde görünen büyük yıldız (Nibiru) ile ilişkilendirilir; “tanrıların geri gelişi” beklentisini doğurur. Bu da “uzaylı tanrılar geri dönecek” versiyonuna çok benziyor. 

Mısır: 

Ra ve Horus mitlerinde “göksel göz” (Eye of Ra) insanlığı gözetler; ışık huzmeleriyle cezalandırır veya yönlendirir. 

Blue Beam’deki “gökyüzündeki ilahi yüz” fikri bu “göksel göz” sembolünün modern biçimidir. 

3. Doğu ve Hint geleneklerinde 

Hinduizm

Kali Yuga döneminde (karanlık çağda) “sahte avatarların” dünyaya gelip insanlığı kandıracağı söylenir. 

Gerçek kurtarıcı Kalki Avatar gelmeden önce, sahte tanrılar mucizeler gösterir. 

Bu sahte kurtarıcıların “ışık saçan göksel formlarda” görünmesi, Blue Beam’in “gökyüzündeki tanrısal vizyon” temasına neredeyse birebir uyuyor. 

Budizm

Maitreya (gelecek Buda) gelmeden önce, “sözde bilge” sahte Budalar ortaya çıkar ve insanlığı yanıltır. 

Bu, “yeni bir dünya dini kurma” temasına denk gelir. 

Bu benzerlikler, insanlığın tarih boyunca aynı arketipsel korkuları farklı biçimlerde anlattığını gösteriyor. 

Blue Beam, “göksel aldatılma korkusunun teknolojik çağdaki versiyonu”dur. 

Tanrının sesi”, “gökten gelen ışık”, “dönüş” gibi semboller insanlığın içsel arketipleridir. 

Teknoloji bu arketipleri hologram, uydu, yapay zekâ ile maddi düzleme indirebilir mi? 

Bu sebeple "Blue Beam" anlatısı, hem mitolojik hem de psikolojik bir yankı yaratıyor. 

Şu bir gerçek ki, teknolojiyi elinde bulunduran ve insanlık için hiç de iyi şeyler düşünmeyen bir grup var.  

Yoksa dünyada bu kadar sefalet, acı yaşanmazdı. 

Bütün insanlığı tek bir merkezden kontrol etmek adına çeşitli deneyler yapıyorlar.  

En son deney, sahte pandemiydi.  

Bütün insanlığı evlere kapatarak başarılı oldular. 

2018'de böyle bir durumun yaşanacağına sanırım kimse inanmazdı. 

Sahte uzaylı saldırısı olur mu olmaz mı bilemiyoruz.  

Ancak olursa da milyarlarca insanın korkuyla istenileni yapabileceği endişesini taşıyoruz. 

Umarım yaşanmaz. 

 

  
Yükleniyor...