İzmir de Ulaşım

BOSNA HERSEK'TE ''DÜŞÜNCE KURULUŞ''NA İHTİYAÇ VAR

Rumeli Türk Dernekleri Federasyon Başkanı Prof.Dr. Adem Fazlıoğlu'nun Bosna Herek'e karşı sistematik ve planlı bir saldırıya karşı ''Düşünce Kuruluşu'na ihtiyacımız var diyerek kaleme aldığı düşüncelerini Rumeli Türk Dernekleri Federasyonu'nun Sosyal Medya hesabından yayınlıyorum. Yazısında şöyle diyor Fazlıoğlu; ''Bosna'daki görevli yüksek komiserin yetkisini kullanması ya da bir savcının anayasayı ihlal eden Dodik'in tutuklanmasını ve yargılanması sağlaması...” düşüncemiz somut olarak gerçekleşti.

10 Mart 2025 Pazartesi 16:54

Federasyon Başkanımız Prof. Dr. Adem Fazlıoğlu’nun Bosna Hersek’te Yaşanan Son Gelişmelere Dair Kaleme Aldığı Makaleyi Kamuoyuyla Paylaşıyoruz.

 

PARADİGMA DEĞİŞMELİ

Bir yıl önce, 15 Mart 2024 tarihinde “Türkiye Bosna Sancak Derneği” ve “Boşnak Dünyası” sosyal medya sayfalarında yayınlanan biraz uzun “Bosna Hersek’e karşı sistematik ve planlı bir saldırı; Bir "think tank"-"düşünce kuruluşu"na ihtiyacımız var” başlıklı (makalemi aşağıda tekrar yayınlıyorum) yazımın içinde dikkat çekmeyen ya da çeken bir paragraf vardı. Yazıda geçen “Bosna'daki görevli yüksek komiserin yetkisini kullanması ya da bir savcının anayasayı ihlal eden Dodik'in tutuklanmasını ve yargılanması sağlaması...” düşüncemiz somut olarak gerçekleşti.

20 yıldır Dodik’in yaptıklarına karşı hep savunma ve şikayet durumunda kalınmıştı. Artık paradigmayı değiştirmenin gerektiğine inanıyordum. Önemli olan devamı nasıl olacaktı.

Bundan sonra Türkiye ve uluslararası toplumun (NATO, AB, ABD) savunmada kalmak yerine Sırbistan ve Bosna Sırp Cumhuriyeti entitesinin ileri gitmeleri halinde “Dayton Anlaşmasını” sonlandıracağını ve Bosna Hersek’i 1 Mart 1992’de ilan edilen bağımsız “Bosna Hersek Cumhuriyeti” sınırlarıyla “Bosna vatandaşlarından” oluşan tek devlet statüsüne tanıyacağı yolunda çalışmaların başlayacağını ilan etmesidir. Gerekli donanımlar ve eğitim ile Ukrayna Rusya ile 3 yıldır savaşmaktadır.

1992-95 yıllarında Bosna Hersek Cumhuriyeti’ne Sırbistan Karadağ ve Hırvatistan tarafından yapılan saldırı sırasında Yugoslavya Halk Ordusu baş rolü oynamıştı. Silahsız erkekler, yaşlılar, kadınlar ve çocuklarlar öldürülmüş, soykırım yapılmıştı. Silah ambargosuna maruz kalan ve savaş sırasında oluşturulan Bosna Ordusu’na karşı Sırpların söz edilecek bir başarısı bulunmamaktadır.

Ukrayna’da olduğu gibi Bosna Ordusu eğitilir ve modern silahlarla donatılırsa, Sırbistan saldırıda bulunduğu taktirde NATO’nun 1999 yılında olduğu gibi karşılık vereceği ilan edilirse işte o zaman Bosna’ya huzur gelecektir.

**** **** ****

Bosna Hersek’e karşı sistematik ve planlı bir saldırı;

Bir "think tank"-"düşünce kuruluşu"na ihtiyacımız var.

Bosna Hersek’in Cenevre’deki Birleşmiş Milletler (BM) Büyükelçisi Bojan Vujiç, BM İnsan Hakları Konseyi’nin oturumundaki konuşmasında BM ve Boşnaklara yönelik skandal bir açıklama yaptı. Sırp kökenli olan Vujiç, Boşnak politikacıları “İslamcı” terörizmle suçladı ve onları tüm Avrupa için bir tehlike olarak sundu.

Bu Bosna Hersek’e karşı sistematik ve planlı bir saldırının bir parçasıdır. Ve devamı gelecektir. Cevabı da sistematik ve planlı olmalıdır.

Nasıl bir sistematik saldırı?

Avrupa Birliği'nde (AB) birçok "düşünce kuruluşu" var. Bunlardan birisi de European Union Institute for Security Studies (EUISS) yani Avrupa Birliği Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü. AB’nin dış güvenlik ve savunma politikası konularını analiz eden “özerk bir ajans” olarak 2002’de kurulmuştur. Temel görevi, Ortak Güvenlik, Savunma Politikası ve Birliğin diğer dış eylemleri dâhil olmak üzere Ortak Dış ve Güvenlik Politikasının uygulanmasında AB'ye ve üye devletlere yardımcı olmaktır. Enstitünün merkezi Paris’tedir. Seminerler, konferanslar, çalıştaylar, yuvarlak masa toplantıları düzenlemekte, kitap, rapor, bilgilendirme metinleri ve Chaillot Papers adında süreli bir dergi yayınlamaktadır.

Avrupa Birliği Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü’nün (EUISS) resmi yayını olan CHAİLLOT PAPERS Ağustos 2018’de 147’nci sayısında; “Balkanların Geleceği Adına 2025 Yılı İçin 3 Farklı Senaryo” içeriğiyle kaleme alınan bir raporu yayınladı. Rapor uzun, tamamına aşağıdaki adresten ulaşmak mümkün. Rapor güzel hazırlanmış ama içine ufak ufak bazı mesajlar iliştirilmiş. Bu raporda Türkiye, Rusya ile birlikte “Balkanları karıştırıcı” olarak gösterilmektedir. Balkanlarda Rusya ile Türkiye’nin bakışlarının farklı olduğunu herkes bilmesine rağmen rapor bu yönde hazırlandı.

Raporun 23. ve 24. sayfasındaki paragraflar dikkat çekici. Raporu hazırlayanların başındaki bir Sırp ve aldığı kaynak da bir Sırptan;

…….As in Europe, the link between Wahhabism and radical Jihadism is not clearly established, but the rise of Gulf influence is credited with the emergence of a fledgling Balkan Islamist movement. Although ( small commanding a following among less than 3,000 people out of 1.4 million Muslims in Bosnia), its links with Daesh are a source of concern: approximately 1,000 fighters from the Western Balkans are estimated to have joined Daesh in Syria and Iraq.18

…….Avrupa'da olduğu gibi, vahhabilik ile radikal cihatçılık arasındaki bağlantı net bir şekilde kurulmamıştır, ancak Körfez etkisinin yükselişi, yeni başlayan bir Balkan İslamcı hareketinin ortaya çıkışıyla ilişkilendirilmektedir. Her ne kadar küçük olsa da (Bosna'daki 1,4 milyon Müslümanın 3.000'den az takipçisine sahip) IŞİD'le olan bağlantıları endişe kaynağı: Batı Balkanlardan yaklaşık 1.000 savaşçının Suriye ve Irak'ta IŞİD'e katıldığı tahmin ediliyor.

Bu rapordan sonra Kasım 2019 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Balkanlarda infiale yol açan bir açıklama yaptı. Bu kez de Bosna Hersek'i İngiliz dergisi The Economist'e verdiği röportajda mercek altına alarak şunları söyledi: “Bu bölgeyle ilgili endişeniz varsa ilk soru ne Makedonya, ne Arnavutluk, burası Bosna Hersek. Hırvatistan'ın hemen yanında çalışan ve cihatçıların geri dönmesi sorunuyla karşı karşıya olan saatli bomba Bosna Hersek'tir.”

Raporu önce Macron şimdi de Sırplar gündeme getiriyor.

1992-95 yıllarında Fransa medyaya başka bir görüntü verirken arka tarafta Sırpları destekliyordu. 1992-95 yıllarında Alija İzetbegoviç’i radikal fundamentalist İslamcı olarak göstermeye çalışanlar şimdi benzer bir oyunu sahneye koyuyorlar.

Sistematik ve planlanmış bir oyun. Avrupa kamuoyunu korkutup Sırp Cumhuriyeti’nin ayrılışını kolaylaştırmak ve haklı göstermek, bağımsız ve bölünmemiş bir Bosna Hersek’i engellemek istiyorlar.

Türkiye'deki Bosna Sancak ile ilgili sivil toplum kuruluşlarını, sevdalılarını bir araya getirecek, tek ses tek yürek yapacak, konusu yalnızca Eski Yugoslavya olan bir "think tank" ya da Türkçesi ile bir "düşünce kuruluşu"na ihtiyaç var.

“Düşünce kuruluşu” olarak ifade ettiğimiz “think tank” yapılar sosyal, politik, ekonomik ve kültürel alanlarda araştırmalar yapıp analizler üreten, raporlar, yayınlar ortaya koyan, danışmanlık hizmetleri veren analitik merkezlerdir.

Türkiye'de 53 think tank kuruluşu var. Küresel ölçekte de bir iddiası, bir bahsi olan ülkeler ile karşılaştırıldığında sayının çok düşük olduğunu görüyoruz. Bugün hükümetlerle ya da istihbarat teşkilatları ile -doğrudan ya da dolaylı- bir ilişki içinde olanlar ve olmayıp kendince bağımsız yürümeye çalışan yine de “fikir üretimleri” devletler tarafından da dikkatle takip edilen ve zaman zaman onlar için de ufuk açabilen çok sayıda think tank de var.

Kurulacak “düşünce kuruluşu” Balkanların geleceği hakkında rapor yayınlayan Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve Avrupa kökenli tüm "think thank" kuruluşlarını anlık takip etmeli, raporlarını tartışmalı, Türkçe çevirisini yapmalı ve Türkiye'nin izleyeceği politikalar hakkında raporlar yayınlamalıdır. Kuruluşun içinde Türkiye'nin her yerinden ve gerekirse yurt dışından uzmanlar yer almalıdır.

Türkiye’nin Sırbistan ve Karadağ politikasını “düşünce kuruluşu” titizlikle takip etmeli, katkı sağlamalı, yönlendirmeli ve gerekli yerlerde uyarıda bulunmalıdır. Örnek vermem gerekirse;

Avusturya Macaristan İmparatorluğu 1908 yılında Bosna’yı ilhak ettikten sonra Sırbistan ve Karadağ Sancak Bölgesi’ni ele geçirmek için hazırlık yapmaya başlamıştı. Bunun üzerine Taşlıca’dan Sadaret’e 20 Mart 1909’da İzzet Mehmet Bayroviç “bütün ahali adına” bir telgraf çekmişti:

“Sancağımız Osmanlı memleketinin bir parçası sayılıyorsa ahali olarak kendimizi savunabilmemiz için gerekli silah, cephane ve mühimmatın acilen gönderilmesini talep ediyoruz.”

Ertesi gün Prepol’den benzer içerikli bir telgraf 21 Mart 1909 tarihinde gönderildi.

Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa’nın cevabi yazısı:

“…..Sırbistan ve Karadağ’ın bizim devletimizle çok güçlü bir dostluk içinde bulunduğunu, Sırbistan ve Karadağ’ın İstanbul’daki konsolosları Babıali’ye bildirmiş bulunmaktadır.....”

Tüm Dünya hazırlıkları duymuştu. Sadaret duymamıştı. 1912-13 Balkan Savaşları sonucu Sancak elden çıktı.

Bosna Hersek Nisan 1992'de saldırıya uğradı. 23 Ocak 1992 tarihinde Slobodan Miloseviç, o zamanki Dışişleri Bakanı Vladislav Jovanoviç ile beraber Ankara'da Başbakan Süleyman Demirel ve Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin ile 2 saat süren gayet samimi, protokolden uzak görüşmeler yaptı. Bu yakınlık ve samimiyet Bosna'da gerçekleşen “soykırım”ı önleyemedi. Sırbistan ve Karadağ ile çok iyi bir dostluk içindeydik.

Bugün de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuciç arasındaki iyi ilişkiler mevcut. Sırbistan ve Karadağ ile çok iyi bir dostluk içindeyiz.

Tarihten ders almamakta ısrar edersek “ders” öğreninceye kadar devam edecek. Türkiye’nin bulunduğu bölge ve şartlar yalnızca bir noktaya odaklanmasına izin vermemektedir. “Düşünce Kuruluşu” bu duruma hazırlıklı olmalı ve Türkiye’nin her durumda izlemesi gereken politikayı rapor haline getirilmelidir.

Ukrayna'daki savaşın başlangıcından bu yana Milorad Dodik, Bosna Hersek devletinin Sırp Cumhuriyeti'ndeki (SC) otoritesini sistematik olarak askıya alıyor ve bu devletin ayrılmasının önünü açıyor. Sırp Cumhuriyeti'nin çok sayıda anayasa karşıtı eylemi, hukukun üstünlüğü ve güvenlik de dahil olmak üzere devlet işlevlerini sürekli olarak zayıflatıyor.

Sırp Cumhuriyeti'ndeki siyasi radikalleşme Belgrad ve Moskova'nın etkisinden arınmış değil. Bu aynı zamanda Dodik ve Vuçiç'in neredeyse her gün Bosna ve Sırbistan'daki ortak eylemlere ve etkinliklere katılmaları ve Sırpların mağdur edildiğine dair doksanların propagandasını yapmalarıyla ortaya çıkyor.

Batı toplumunun Bosna Hersek'in egemenliği ve toprak bütünlüğünü destekleyen çok sayıda açıklamasına rağmen, Rusya yanlısı Dodik-Orban-Vučić ekseninin oluşumunun önünde duracak daha kapsamlı bir eylem olmadı.

Oluşturulacak "düşünce kuruluşu" Batı'yı daha kapsamlı bir eyleme yönlendirmek için Türkiye'nin ne yapması gerektiği konusunda rapor hazırlamalı.

Bosna'daki görevli yüksek komiserin yetkisini kullanması ya da bir savcının anayasayı ihlal eden Dodik'in tutuklanmasını ve yargılanması sağlaması sonucu sonucu olabilecekleri tartışıp rapor edebilir. Batı'nın Dodik ve Vuçiç'i anayasayı ihlal etmeye devam etmeleri durumunda Bosna Hersek'in eski tek devlet durumuna geleceğini destekleyecekleri açıklayabilirler.

Türkiye'nin dış siyasetini şekillendirme noktasında çalışan "düşünce kuruşuşları" var. Balkanlar hakkında da, bölgesel politikalar üretme, varolanları yönlendirme, tartıştırma adına bir çaba içerisindeler. Ama Balkanlar için yeterince etkili değiller. Konusu yalnızca Eski Yugoslavya olan daha doğrusu spesifik olarak Bosna Hersek, Sırbistan ve Karadağ olan bir "think tank" ya da Türkçesi ile "bir "düşünce kuruluşu" kurulmalıdır.

Burada soru; oluşumu kimin üstleneceği ve gerçekleştireceği...

Bosna Hersek'in egemenliğine ve toprak bütünlüğüne, Sancak'taki insan hakları, hukukun üstünlüğü ve ekonomik, sosyal gelişimine Türkiye'nin maksimum katkısının doğru ve maksimum olması için "düşünce kuruluşu" kurma sorumluluğunu Bosna Sancak Akademik Kültür ve Tarih Vakfı, Türkiye Bosna Sancak Derneği önderliğinde tüm Bosna Sancak sivil toplum kuruluşları üstlenmelidir.

 

KAYNAKLAR:

BALKAN FUTURES THREE SCENARIOS FOR 2025 Edited by Marko Čeperković and Florence Gaub With contributions from Donika Emini, Zoran Nechev and Isidora Stakić CHAILLOT PAPERS August 2018 Sancak ve Priyepolje;H.Yıldırım Ağanoğlu,İz yayınları,2022 Akdoğan özkan;12 Şubat 2024:https://t24.com.tr/.../think-tank-dunyasi-ve-turkiye,43505Gelişen Türk-Sırp İlişkileri:Siyasi ve Ekonomik Fırsatlar ve beklentiler.Didem Ekinci Sarıer 18. Danijel Tadić, “Lack of Good Governance Contributes to Growth of Radical Islam in the Western Balkans,” Clingendael Spectator 4 (vol. 71), October 24, 2017, https://spectator.clingendael.org/.../the-growth-of.../.

 

  
Yükleniyor...