İzmir de Ulaşım

GAVUR İZMİR SÖZÜ 14. YÜZYILDAN GELİYOR

İstanbul ve Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz Bölgeleri (İMEAK) Deniz Ticaret Odası (DTO) İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Geza Dologh, İzmir'in ''Denizci Millet Denizci Ülke'' vizyonuna ulaşması için öncelikle Alsancak Limanı'nın iyileştirilmesi ve yeni bir kruvaziyer limanının acilen yapılması gerektiğini bildirdi.

03 Ocak 2011 Pazartesi 15:54

     Dologh, yaptığı açıklamada, İzmir'i tarihi boyunca diğer Anadolu kentlerinden ayıran en önemli özelliğinin, ''Liman Kenti'' niteliğini taşıması olduğunu, İzmir Limanı'nın günümüzde de devam eden bu kendine özgü işlevinin ''kent, deniz ve liman'' olarak birbirleriyle iç içe girmiş ve birbirlerini tamamlamış üç ayrı kavramdan oluştuğunu söyledi.
     Türkiye'de denizcilik sektörünün, deniz ulaştırması, deniz turizmi ve deniz kaynakları olmak üzere üç ana kolda faaliyet sürdürdüğünü dile getiren Dologh, göreve geldiklerinden itibaren ''Denizci Millet Denizci Ülke'' vizyonunu hayata geçirmek için gayret gösterdiklerini belirtti.
     Geza Dologh, İzmir'de bu vizyona ulaşılması için öncelikle Alsancak Limanı'nın iyileştirilmesi ve yeni bir kruvaziyer limanının acilen yapılmasına ihtiyaç olduğunu savundu.
     İzmir Limanı'nda son 10 yılda toplam konteyner ve yük hareketinde 2, son 5 yılda limana gelen kruvaziyer sayısında 2,5 kat artış olduğunu, yolcu sayısının ise 5 misli yükseldiğini kaydeden Dologh, şöyle dedi:
     ''2004 yılında özelleştirme programına alınan, ancak özelleştirmeyle ilgili hayal kırıklığı yaşanan İzmir Limanı'nın geleceği hakkında son gelişmeleri Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım 30 Temmuz 2010 tarihinde açıkladı. Buna göre İzmir Limanı yük ve yolcu limanı olmak üzere ikiye ayrılacak. Yolcu limanı özelleştirilerek, kruvaziyer gemilerinin yanaştığı rıhtıma iki tane daha parmak iskele yapılacak. Halen konteyner molü olarak kullanılan yük limanını ise TCDD işletmeye devam edecek, bu alana 400 milyon lira tutarında yatırım yapılacak ve denizden kazanılan saha doldurularak hizmet alanı genişletilecektir. İzmir Limanı yaklaşma sularındaki su yolunun taranmasıyla su kesimi fazla, yani draftı yüksek olduğu için limana giremeyen 3. kuşak konteyner gemileriyle büyük yük ve yolcu gemilerinin de limana yanaşması sağlanacak.''
    
     -LİMAN KENTİ İZMİR'İN TARİHÇESİ-
    
     ''Liman Kenti'' yapısının temel taşında, limanların daimi misafiri olan, zenginlik getiren ve kenti sürekli dinamik tutan gemilerin bulunduğunu anlatan Dologh, kentin, denizle bütünleşmiş bu yaşamının antik dönemlere uzandığını dile getirdi.
     İzmir'in bilinen ilk adının, ''gemiler için liman ve sığınma yeri'' anlamına gelen ''Naulochon'' olduğunu ifade eden Geza Dologh, şu bilgileri verdi:
     ''İzmir'e M.Ö. 15. yüzyılda, rivayete göre Doğu Karadeniz'den gelen ve Efes'i yöneten bir Amazon prensesinin adı olan Smyrne adı verilmiştir. M.Ö. 4. yüzyılda Büyük İskender'in buyruğuyla da körfezin doğusundan Mont Pagos'a, şimdiki adıyla Kadifekale'ye doğru uzanan kentin kuruluşuna başlanmıştır.''
     Dologh, İzmir'in Türklerle tanışmasının 11. yüzyılda olduğunu, Oğuz kafilelerinden ikisinin, Marmara ve Ege denizi sahillerine ayak bastığını, İznik havalisine yerleşerek burayı merkez yapan kalenin başında Süleyman Bey'in, İzmir kalesini merkez yapan kafilenin başında ise Çaka Bey'in bulunduğunu kaydetti.
     Çaka Bey'in 1079 yılında Bizans güçlerine esir düştüğünü ancak 1081 yılında saraydan kaçmayı başardığını ve ilk hedef olarak seçtiği ''İzmir'in ilk Türk hakimi'' olduğunu dile getiren Dologh, Çaka Bey'in, İzmir'de o döneme göre modern sayılabilecek bir tersane yaptırdığını ve tersane civarındaki bölgeyi bir deniz üssüne dönüştürerek, 50 parçalık ilk Türk Donanmasını 1081 yılında inşa ettirdiğini anlattı.
    
     -''GAVUR İZMİR 14. YÜZYILDAN GELİYOR''-
    
     Dologh, 1081 yılının Deniz Kuvvetlerinin kuruluş yılı olarak kabul edildiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
     ''Bizans devrinde halk 'Liman Kıyısı' ve 'Yukarı kale' surları içinde toplanmıştır. 1260'lı yıllarda İzmir'de Cenevizlilere imtiyazlar verilince, onlar liman kıyısındaki bu yeri iyice tahkim ederek, adeta ayrı bir kale ve şehir haline getirmişlerdir. 14. yüzyılda Mehmet Bey Yukarı Kale'yi alınca, burası da Türk, yani 'Müslüman İzmir' olur. Aşağıdaki Liman kalesi ise kafirlerin elinde olduğundan 'Gavur İzmir' dir. İzmir'e 'Gavur İzmir' denilmesi bu dönemden kalmadır.''
     1884 yılında 2. Abdülhamid döneminde körfez içinde yolcu taşımacılığı yapmak üzere Şirket-i Hamidiye isimli bir deniz taşımacılığı şirketi kurulduğunu dile getiren Dologh, ''Balkan savaşından önce seferlerini körfez dışına ve adalara kadar uzanan bu şirketin, 15 Mayıs 1919'da İzmir'in işgaliyle faaliyetine son verilmiş, şirketin gemileri M.R. Gifret'e devredilmiş ve gemilerin isimleri Yunanca olarak değiştirilerek hatlara devam edilmiştir. 9 Eylül 1922'de Türk Ordusunun İzmir'i temizleyerek geri almasıyla M.R. Gifret şirketinin hatları ve gemileri millileştirilerek Uşakizade Muammer Bey şirketine devredilmiştir''şeklinde bilgi verdi.
     Dologh, 1954 yılında inşaatına başlanan Alsancak Limanı'nın ilk rıhtımlarının 1959'da TCDD'ye, 1960'da da Denizcilik Bankası TAO'ya devredildiğini, ikiye bölünen işletmenin körfez hattının, 2000 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesine devredildiğini anlattı.
Haber Kaynağı: AA
Yükleniyor...