İzmir de Ulaşım

ATATÜRK' E DE KARŞI ÇIKACAK BİR GEÇNLİK

Uzun bir yaşanmış hikayeler dizisinden, neden bunca yıldır mahrum edilişimizin sancılarını ne yazık ki, biz çekiyoruz ve bizden sonrakiler çekmeye devam edecek.Düşman her zamanki gibi çok kurnaz ve çok çeşitlilikte hünerli.

12 Mart 2012 Pazartesi 00:17
 Düz ve basit bir gözle bakılacak pencerelerden, alenen görülen gerçek, çetrefilli renklerle bezenip kamufle edilerek gerçeği ters yüz biçimde gözlerimize kokakola tadı ile sokan düşman, bizi gerçeklerimizden uzaklaştırdıkça, battığımız ve aklımızın başımızdan geçtiğini geç anlayacağız.

Yeni bir dil kullanmak gerekirse " en iyi savunma cepheden saldırıdır" stratejisine uygun olarak Amerikan sömürgecileri başta olmak üzere tüm sömürgeciler dünya halklarını zincerlere bağlayıp öz kaynaklarını sömürmek için sınır tanımıyor.

Ahlaksızlıkta sınırı olmayan bir savaş sürdürüyor.
Müslümanların desteği ile mislüman kadınların ırzına geçiyor, çoluk çocuk dinlemeden katlediyor.
Kanla besleniyor.
Mazlum insanların kanı akıtılmadan yaşaması olanaksız bir süreci örüyor.

Bunlar mazlumların kanı dökülmedikçe sırça saraylarında rahat ve huzurlu olamazlar.

Tek başımıza kalmamızın tüm koşullarını örerken, bir araya gelişimizdeki toplumsal konumlarımızın başına kendi işbirlikçilerini yerleştirmeyi çok iyi beceriyor.

Kahvelerde kumarı,
Sokaklarda serserileri,
Okullarda yabanileri,
Camilerde ucubeleri, 
İşyerlerinde işbirlikçilerini yaratıp başımızdan eksik etmiyor.

Taksicisinden sokaktaki satıcısına kadar hepimiz bu insanlık düşmanı kahrolası dümenden şikayetçiyken nasıl oluyorda başımızdan bu meret eksik olmuyor.

Tüm bu soruların yanıtı yarıntılarda gizli.

Musatafa Kemal Atatürk.

Ülkemizin terk edilmesi geriye dönük teslim oluşumuzun kendisi olan bir isim.

Onu deforme ederek birileri Mustafa Kemal, birileri Atatürk diye ikiye ayırarak bizleri zehirleyerek bir ayrışmaya zorluyor.

Oysa aşağıda ki gerçek hikaye bize bu durumu ne t biçimde açıklıyor.

Hikmet Boran...



Kimin Babasıdır?

Hafızalarınız bir kaç isimde canlanacaktır kuşkusuz.

İlk akle gelen Behice Boran mı?

Faşizmin zındanlarında bir bayrak gibi "Dursun Bebek" i dünyaya getiren kara gözlü kadın.
Usta Ruhi Su'nun türküleştirdiği "Dursun Bebek"
Dnlemek için tıklayın;

http://www.youtube.com/watch?v=dgTcMyPpNlc 

Değil...

O değil.

Orhan Boran mı?
Evet O nun babası.

Çağdaş Meddah Orhan Boran'ın babası.




Orhan Usta bizi bundan gerçekten yıllarca mahrum mu etti ?
Neden anlatmadı yüzbinlerin izlediği programarında?
Bu soruları kendisine bırakıp, asıl bizlerden bunları kimler gizlendi?
Asıl sorun bu değil mi?
Ulusal Kurtuluş Mücadelesine aşıklarımız, bunları Deniz Gezmiş'den sonra bile, onun bildiğini bizlerle paylaşmadı. (*1)




Tıbbiyeli Hikmet...!

Yukarıdaki Genç Gençliğe Hitabenin esin kaynağı yiğit; TIBBİYELİ HİKMET BORAN'IN KENSİDİRİ.

Kimdir ?

 4 Eylül 1919
      
      Belki bu tarihi çoğu genç okuyucu bilmeyecektir. Sivas Kongresinin ilk günüdür 4 Eylül. Ve kongrede saltanat ve manda destekçilerinin gölgesinde yüreği bağımsızlık ateşi ile tutuşan bir genç çıktı ortaya.
      Tıbbiyeli Hikmet Bey.. 
      
      1901 yılında Balıkesir´in Savaştepe bucağında (O zamanki adı Giresun - daha eski Kiresun) doğan Hikmet Bey, Posta-Telgraf memurlarından Hakkı Bey´in oğludur. Hikmet Bey, İstanbul´da 1919 yılında Askeri Tıp Okulu´nda okumaktadır. 
      Okulun öğrencileri Sivas´ta Mustafa Kemal Paşa tarafından vatanın işgalini önlemek için bir kongrenin toplanacağını öğrenirler. 
      Mustafa Kemal de "Gençlerin de görüşlerini almalıyız" diyerek Sivas´ta toplanacak olan kongreye 3 öğrencinin ( o zaman sadece İstanbul ´da tıp okulu) katılmasını ister. Bunun üzerine 1919 yılında Askeri Tıp Okulu öğrencileri Sivas Kongresi´ne 3 delege göndermek isterler. Üçüncü sınıf öğrencisi Hikmet Bey ve Yusuf Bey (Balkan) delege seçilir ve yol paraları olmadığı için aralarında para toplarlar. Ancak 9,5 lira yani bir kişinin Sivas´a gidebilmesine yetecek miktarda para toplanabilir.. 
      Tıp Öğrencisi Hikmet Bey Sivas Kongresine gönderilir.
      
      ***
      Hikmet Beyin Sivas´a Gitmesine Karar Verildi..
      Sivas Kongresine katılmak için Hikmet Bey´i Sivas´a uğurladılar. 1919 yılında Askeri Tıp Okulu, askeri-sivil bütün tıp öğrencileri adına Sivas Kongresi´ne katılan Tıp Öğrencisi Hikmet Bey, Sivas Kongresinde ABD veya İngiltere manda ve himaye konusu telaffuz edildiğinde çok şaşırmış ve çok sert bir tepki göstermiştir. (Bazı kaynaklara göre ilk gün ilk oturumlar esnasında, bazı kaynaklara göre 3.gün ) Mustafa Kemal ´in de bulunduğu bir toplantıda tüm delegelere yüksek sesle "Delegesi bulunduğum Türk gençliği beni buraya bağımsızlık yolundaki çalışmalara katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemeyiz. Eğer manda fikrini kabul edecek olanlar varsa bunları şiddetle reddeder ve kınarız. 
      Eğer manda fikrini kabul ederseniz sizleri hain ilan ederiz " demiş ve akabinde Mustafa Kemal´e dönerek aynı çoşku ve kararlılıkla;
      "Paşam siz de manda fikrini kabul ederseniz sizi de reddederiz. Mustafa Kemal´i vatan kurtarıcısı olarak değil vatan batırıcısı olarak adlandırır ve lanetleriz" demiştir.
      Herkesin bu kararlı itiraz karşısında şaşkın ve Mustafa Kemal´in tepkisini merak ettiği ortamda Mustafa Kemal Paşa Tıbbiyeli gencin çıkışını çok beğenir, mutlu olmuştur (Bazı kaynaklarda alnından öperek) ve hemen o meşhur cevabı verir:
      "Evlat içiniz rahat olsun. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Manda da yok, himaye de yok. Parolamız tektir ve değişmez: Ya istiklal ya ölüm.."
      (Bazı kaynaklarda) Sonra Tıbbiyeli Hikmet´i alnından öper ve "Gençler, vatanın bütün umut ve geleceği size, genç kuşakların anlayış ve enerjisine bağlanmıştır" der. 
      Kongrede söylenen bu sözler, daha sonra Ulu Önder´in Büyük Söylev´in sonunda 1927 Ekim ´inde, "... Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. " olarak tüm gençliğin ülkesini, bayrağını seven özünün bağlılığı, güvencesi için kullanılmıştır. 
      
      ***
      YILLAR sonra Mustafa Kemal Paşa yakınındakilere ve meclis idarecilerine "Bize Sivas kongresinde çok güzel yol gösteren Tıbbiyeli genç vardı, onu bulun Mebus yapalım, vatana hizmet eder" der. 
      Ancak yeterince yapılmayan araştırmalarda (bazı kayıtlarda) "O Giresun ´lu, Giresun vekillikleri dolu" denir. Oysa O Giresun (ya da Kiresun Karadeniz ´de değil, Balıkesir ´in ilçesi (o zaman bucağı) Giresun ´dur. Konu daha sonra Mustafa Kemal´e ulaşınca "İki tane Giresun olmaz,
      burası savaşın yapıldığı tepe, adı Savaştepe olsun" der ve M.Kemal Atatürk´ün takdir ve teklifleri ile 10 Ekim 1934 tarihinde TBMM´de adı "Savaştepe" olarak değiştirilir.
      Bir başka kaynakta M.Kemal´in talimatı üzerine mebus yapılmak üzere araştırıldığı, ancak bulunamayınca "ölmüş" dendiği, M. Kemal ´in çok üzüldüğü ancak o esnada Anadolu´da askeri hastenede (bazı kayıtlarda Yalova) Albay rütbesi ile başhekimlik görevinde bulunduğu belirtilmektedir. (M.Müfit KANSU). 
      Bir rivayette Mustafa Kemal´in milletvekilliği teklifi gönderdiği, bu teklif üzerine "Paşamın ellerinden öperim" deyip "Kendisine söyleyin burada ülkeme daha yararlı oluyorum" dediği, Bu yanıt kendisine aktarıldığı zaman Mustafa Kemal´in gururla gülümseyerek "Ben o değerli çocuktan böyle bir cevap bekliyordum" dediği de aktarılmaktadır. (Toktamış ATEŞ ,Cumhuriyet 4 Eylül 1999)
      
      ***
      MUSTAFA KEMAL´e bir toplantıda Söylev´in sonundaki o ünlü sözü üzerine "Koca ülkeyi gençlere nasıl emanet ettiniz Paşam?" diye sorulur.
      M.Kemal çok güzel bir cevap verir: 
      "Ben Milli Mücadele´ye çıktığımda ordunun da halini gördüm, saltanatın da. Bir de bağımsızlık ışığı gözünden parlayan Dr.Hikmet´i..."

Bu yazıyı sonuna kadar okuyanlara selam olsun.
Bu günkü eksiğimiz bu yazılanlardan uzak kalmamızdır.
Bu yaşanılmış gerçekleri bilmeyişimizdir.

Kahrolası düşman bizi bunlardan uzaklaştırıp unutturmakta fazlası ile hünerlidir.

"Ya İstiklal, Ya Ölüm"

*1
(Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının 1979 yılına kadar henüz siinmediği Cebeci Öğrenci Yurdunun en tepesine yazılan slogandı.Bunu 1979 yılının sonbarında okumak mümkündü.Sonrasını bilmiyoruz.)


deniz gezmiş 

deniz gezmiş 

 

 

 


 


deniz gezmis arsiv 04 Deniz Gezmiş 

 

 

 

 


Faşizm Kahrolsun...
Halkların Kardeşliği ve Halkların Kurtuluşu Engellenebilir mi?







Haber Kaynağı: ESH

Bu haber 4940 kez okundu
Yükleniyor...