İzmir de Ulaşım

CHP MİLLETVEKİLİ GÜRER: “TBMM BAŞKANI CUMHURBAŞKANINA VEKÂLET ETMİYOR ATANAN VEKÂLET EDİYOR NEREDE MİLLİ İRADE”

CHP Niğde Milletvekili ve KİT Komisyon Üyesi Ömer Fethi Gürer köy kasaba ziyaretleri, Demokratik Kitle Örgütleri ile buluşma ve esnaf ziyaretleri ile Anayasa değişikliklerini vatandaşlara anlatmaya devam ediyor.

13 Mart 2017 Pazartesi 14:21
CHP MİLLETVEKİLİ GÜRER: “TBMM BAŞKANI CUMHURBAŞKANINA VEKÂLET ETMİYOR ATANAN VEKÂLET EDİYOR NEREDE MİLLİ İRADE”


CHP Niğde Milletvekili ve KİT Komisyon Üyesi Ömer Fethi Gürer köy kasaba ziyaretleri, Demokratik Kitle Örgütleri ile buluşma ve esnaf ziyaretleri ile Anayasa değişikliklerini vatandaşlara anlatmaya devam ediyor.

Gürer- “AKP’lilerin maddelerde yer alan bilgilerin halk tarafından öğrenilmesini istemediklerini öne sürüp “işlerine geleni anlatıyorlar ancak ne değişecek onu saklıyorlar “dedi.

Ömer Fethi Gürer:  “Milletvekilliği süresi, HSYK gibi değişiklik önerilen maddelerin 12 Eylül ürünü değil AKP ürünü olduğunu anımsatıp “ülkede yasaları yazboz tahtasına çevirdiler, Geçen referandumda değiştirdiklerini bu referandumda bir kez daha değiştiriyorlar, Ülkenin sistemi ile oynuyorlar, Her şeyi belirleyen tek hâkim olma duygusu sürekli hata yapmalarına neden oluyor, Özellikle yargı ile ilgili düzenlemeler hiç bitmedi.  Her seferinde de yaptıklarını değil önceyi anlatıp gerçeği sakladılar. Yargıtay ile ilgili beş yılda üç kez değişim yaptılar. Milletvekilliği süresini indirende çıkaranlarda AKP, HSYK ile 2010 referandumunda yargısının çivisini çıkarandı AKP, O dönem baş evetçi AKP vekili Hakan Şükür’dü. Yarın bu düzenlemelerin ne getireceğini ve bu düzenlemeleri savunanların nerede duracağını bilen yok, 140 yıllık parlamenter sistemin iyileştirilmesi gerekirken rejim değişikliğine gidiliyor ”dedi.


ANAYASADA DEĞİŞEN MADDELER
CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer:  “Cumhuriyet tarihi boyunca duymaya ve görmeye alıştığımız bazı kişi, makam ve kurumlar tarihe karışmış olacak. Artık bir ‘başbakan’ ve ‘bakanlar kurulu’ olmayacak. Onların yerine, ‘bir kişi’ göreceğiz. O ‘bir kişi’ (Türk tipi başkan), TBMM seçimleri ile birlikte seçilecek. Yani seçim zamanlar birleştirilecek. Milletvekili için sandığa giden seçmen, o ‘bir kişiyi’ de seçecek. Yüzde 50’yi geçemezse ne olacak?  Parlamenter sistem terk edildiği için, artık TBMM bakanları denetleyemeyecek. Bir tür sorumlulukları olacak, ancak bugünkü gibi değil. Diyeceksiniz ki, ‘Bugün denetliyor da ne oluyor?’ Siz de haklısınız. O ‘bir kişi,’ şimdi olduğu gibi, kabul edilen yasaları ‘geri gönderme’ yetkisine sahip olacak ancak bu geri gönderme, ‘veto’ya yaklaşmış olacak. Çünkü o ‘bir kişi’nin geri gönderdiği yasanın TBMM’den geçmesi, şimdikinden farklı olarak ancak üye tamsayısının yarısından bir fazlası ile mümkün olacak. Parlamenter sistem terk edildiği için, TBMM’nin yürütme organını denetlemesi, örneğin, artık bir bakanlar kurulu olmayacağı için ‘gensoru’ verilmesi mümkün olmayacak. Çünkü hem bakanlar hem de o ‘bir kişi’nin yardımcıları (cumhurbaşkanı yardımcıları) TBMM’ye değil, o ‘bir kişiye’ karşı sorumlu olacak. Söz konusu kişiler, görevleri sona erdikten sonra dahi ancak aynı usuller izlenerek yargılanabilecek (görevleriyle ilgili suçları nedeniyle). Devletin başındaki ‘bir kişi,’ kararname çıkarabilecek. Bakanlıkların kurulması, kaldırılması, görev ve yetkileri, teşkilat yapısı, merkez ve taşra teşkilatlarının kurulması o ‘bir kişi’nin çıkaracağı kararname ile gerçekleşecek. Devlet başkanı olan ‘kişi,’ en fazla iki kez seçilebilecek. Yani 10 yıl. Öyle mi? Hayır şekerim, öyle değil: Eğer TBMM, seçimlerin yenilenmesine, yani ‘erken seçime’ karar verirse ve o esnada devlet başkanı olan kişi, örneğin ikinci döneminin sonundaysa, yeniden aday olabilecek. Bu da demektir ki o ‘bir kişi,’ koşullar uygun düşerse, 15 yıl görevde kalabilecek. Seçilen ‘bir kişi,’ yardımcılarını atayabilecek. Bakanlarını atayabilecek. Onların görevlerine son verebilecek. Sayıları filan belli mi? Ne gezer! Seçilen ‘bir kişi,’ üst kademe kamu görevlilerini atayabilecek. Tamamını. Görevlerine son verebilecek. Atanmalarına ilişkin esaslar da, o ‘bir kişi’nin çıkaracağı kararname ile belirlenecek. Seçilen ‘bir kişi,’ milli güvenlik siyasetini belirleyecek. Seçilen ‘bir kişi,’ TSK’nin başkomutanlığını temsil edecek ve TSK’nin kullanılmasına karar verecek. TSK’nin kullanılmasına karar verecek ve başkomutan sıfatını taşıyacak ‘bir kişi,’ aynı zamanda bir siyasal partinin genel başkanı olabilecek. Yani, partili başkomutan! Genelkurmay Başkanı, seçilen o ‘bir kişiye’ karşı sorumlu olacak. Seçilen ‘bir kişi,’ yukarıda da belirttiğim gibi, yürütme yetkisine ilişkin konularda ‘kararname’ çıkarabilecek. Seçilen ‘bir kişi,’ eğer yasayla düzenlenmiş bir alan varsa, o konuda kararname çıkaramayacak. Ya da eğer kararname ile yasa çatışırsa, yasa uygulanacak. İyi hoş da, yasa ile düzenlenmemiş bir alan söz konusuysa, çıkardığı kararname ile yasal boşluğu doldurabilecek. Oysa Anayasaya göre, yasama yetkisi devredilemez. Hâlihazırda Anayasa’da KHK’ler için öngörülmüş ‘yetki kanunu’ koşulu aranmayacak. Seçilen ‘bir kişi,’ bu yetkisini doğrudan anayasadan almış olacak. Seçilen ‘bir kişi’nin çıkaracağı kararnameler aleyhine AYM’ye başvurulabilecek. Kararnameye yasa gücü tanındığının bir göstergesi de bu kuşkusuz.  Seçilen ‘bir kişi,’ yasalara aykırı olmayan yönetmelikler çıkarabilecek. Seçilen ‘bir kişi,’ yargılanabilecek. Ancak, ‘bir suç işlediği’ iddiasıyla 600 vekilin salt çoğunluğunun önerisi ve beşte üç ile kabul gerekecek. Türkçesi: Parlamentoda çoğunluğu ele geçiren parti istemediği sürece, soruşturma açılamayacak. Seçilen ‘bir kişi,’ görev süresi bittikten sonra da, ancak TBMM aynı çoğunlukla karar verirse yargılanabilecek. Yani, meclisin nitelikli çoğunluğu istemezse, hiçbir zaman yargılanmayacak. Seçilen ‘bir kişi,’ kendisine bir ya da daha fazla yardımcı atayabilecek. İstemezse, hiç kimseyi atamayacak. İsterse, canının istediği kadar atayabilecek. Yardımcılar ve bakanlar, seçilen ‘bir kişiye’ karşı sorumlu olacak. Bir suç işledikleri ile sürülürse, Yüce Divan’a sevk edilmeleri için yine üçte iki (400) oy gerekecek. Görevleri bittikten sonra yargılanmaları için de, aynı oran aranacak. Yani o meclis çoğunluğu kabul etmediği sürece yargılanamayacaklar. TBMM, şimdi olduğu gibi basit çoğunlukla erken seçim kararı alamayacak. Ancak beşte üç ile bu kararı verebilecek. Seçim kararı verdiğinde, devlet başkanı seçimi de birlikte yapılacak. Seçilen ‘bir kişi,’ TBMM seçimlerinin yenilenmesine gönlünce karar verebilecek. Yani TBMM’yi feshedebilecek. Tabii yine iki seçim birlikte yapılacak. Seçilen bir kişi, gerekli koşullar oluştuğunda OHAL ilan edebilecek. OHAL esnasında, o ‘bir kişi,’ OHAL kararnamesi çıkarabilecek. Bu kararnameler, ‘yasa’ hükmünde kabul edilecek. Seçilen ‘bir kişi,’ üye sayısı 15’e düşecek olan AYM’nin tüm üyelerini ‘bir biçimde’ kendisi belirleyecek. Üçünü TBMM seçecek (kim çoğunluksa!), üçünü YÖK’ün önerdiği (bir şey söylemeye gerek var mı!?) adaylar arasından o ‘bir kişi’ saptayacak. O ‘bir kişi,’ dört üyeyi bazı kategoriler içinden ‘doğrudan’ kendisi belirleyecek. Kalan beş üye, Danıştay ve Yargıtay’ın göstereceği adaylar arasından, yine o ‘bir kişi’ tarafından seçilecek. Eğer o ‘bir kişi’ ile meclis aynı siyasi eğilimde olursa (!) neredeyse tüm üyeler, aynı tornadan çıkacak. Seçilen ‘bir kişi,’ yeni adı HSK şeklinde değişecek olan HSYK’nin, neredeyse yarısını kendisi seçecek. HSK Başkanı, o ‘bir kişi’nin belirlediği Adalet Bakanı olacak. Kalan üyeleri TBMM, yani hâkim meclis çoğunluğu tarafından belirlenecek. Haliyle, o ‘bir kişi’ ile meclis aynı eğilimdeyse, HSK’nin tüm üyeleri, ‘bir kişi’ tarafından seçilmiş olacak. Ezcümle, yargı bağımsızlığı sorunu kökten çözülecek! Türkiye’nin ‘bütçesi’ artık seçilen ‘bir kişi’ tarafından hazırlanıp sunulacak, TBMM’ye. Seçilen ‘bir kişi,’ kanunla belirlenmiş sınırlar içinde, ‘vergi, resim, harç ve benzeri’ mali yükümlülüklerde değişiklik yapabilecek. Seçilen ‘bir kişi,’ Devlet Denetleme Kuruluna, diğer yetkileri yanında, ‘her türlü idari soruşturma’ emri verebilecek. Ayrıca TSK de, DDK denetimi kapsamına alınacak. Anlayacağınız, Türk tipi sivilleşme! MGK kararları, seçilen ‘bir kişi’ tarafından değerlendirilecek. Artık ‘tüzük’ olmayacak. Onun yerini, seçilen ‘kişinin’ kararnameleri alacak. YÖK, yani üniversiteler artık tümüyle, seçilen ‘bir kişinin’ takdirine bağlı olacak. Türkiye’de her tartışma gibi sistem tartışmaları da kişiselleştiriliyor. Başka türlü konuşmayı, tartışmayı başaramıyoruz. Herhangi bir şeyi derli toplu ve o alanın özelliklerini göz önünde bulundurarak ele almanın koşulları yok artık. Yukarıda alıntılar yaptığım değişiklik metnine güle oynaya ‘evet’ oyu vererek ‘Gazi Meclis’i yerle yeksan eden vekiller, biran olsun istedikleri ‘kişinin’ yerine, hiç istemedikleri bir adı koyuverse, emin olun endişeden uyuyamazlar. Tabii şunu da düşünseler keşke. Hani deniyor ya, ‘Erken seçim istemedikleri için evet oyu veriyorlarmış.’ Ne gülünç! Muhtemelen metni okumadılar. Oysa değişiklik önerisi, her an ‘erken seçim’ yapılmasına bir engel koymuyor. Diyelim ki bu değişiklikleri kabul ettiler ve Nisan’da halkoylamasından geçti. Yazın yapılacak bir erken seçimde, iki seçim bir arada yapılacağı için hem TBMM hem Türk tipi başkan seçilmiş olacak ve seçilen ‘kişi,’ yetkilerini kullanmaya başlayacak. 2019’u beklemeden!  “dedi. 
 
Haber Kaynağı: ESH

Bu haber 945 kez okundu
Yükleniyor...