İzmir de Ulaşım

BEN MADENCİ MUSTAFA

15 Mayıs 2014, 13:41
UFUKTAN ÖDEN
  Ben Mustafa.
Maden işçisiyim.
Beni hepiniz tanırsınız. Yüz yıllardır aynıyım ben. Hiç değişmedim. Dünyanın neresinde görseniz hep 
aynı. Milyonlarcayım ben. 
Akşam haberlerinde gördünüz beni. Hani yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığıyla. Madenci 
Mustafa işte. Yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığı olan. Gördünüz ya . Bedenim kavrulmuştu. 
Üzerime örtülü battaniye içimi üşütüyordu. Yüzlerce defa geçtim gözlerinizin önünden. Ben Mustafa 
yüzü kara, başında sarı bareti, alnında ışığıyla. Madenci Mustafa. 
Kürt Mustafa, Arap Mustafa, ya da Türk Mustafa değil. Madenci Mustafa. Hatta alevi olan, sunni olan 
ya da ateist olan da değil. Ne sağcı, ne solcu, ne faşist ne bilmem neci olan. İşçi Mustafa, Madenci. 
Bildiğiniz, yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığıyla. Madenci Mustafa. Gördünüz işte. Benimle 
birlikte, kavrulmuş bedenleri soğuk battaniyelere sarılı olan yüzlerce kardeşimi de. Hepimiz aynıydık 
değil mi? Hepimizin adı Madenci Mustafa. 
Hepimiz üç kuruşa çalışırız. Aynı yemekleri yer, aynı suyu içeriz. Aynı kömüre sallarız kazmayı. Aynı 
kahveye gider, aynı tavlaya sallarız zarı. Ocakta, yerin altında aynı tahta masaya soframızı kurar, 
aynı kuru fasulyeye sallarız kaşıklarımızı. Aynı ayak altından sürünerek geçer, aynı kömür tozunu 
çekeriz ciğerlerimize. Yüzlerimizin karası bile aynıdır bizim. Bizi ayıramazsınız birbirimizden. Yüzü kara, 
başında sarı bareti, alnında ışığı.
İşte; bedenlerimiz kavrulurken de hep beraberiz. Ayrımız gayrımız olmaz anlayacağınız. Sadece 
bedenlerimiz değildir kavrulan bilesiniz. Çocuklarımızın geleceği de kavruldu bedenlerimizle birlikte. 
Eşlerimizin hayalleri, umutları da ...
Biliyorum; şimdi sizler de üzüldünüz. Milyonlarcanız üzüldü biliyorum. Ama üzülmeyin.
Van’ da soğuktan ayakları üşüyen çocukların çadırlarında ki sobalarda yanan bendim. Gölcük’ te evleri 
başlarına yıkılan kardeşlerimin içini ısıtan soba da yanan ben. Hatta, şu anda oturduğunuz odalarınızı, 
işyerlerinizi aydınlatan lambada yanan ışık Mustafa. Madenci Mustafa. 
Gururlu ve onurluyum. 
Benim için üzülmeyin. Yediğim her lokmayı alnımın teri ve yüzümün karasıyla kazandım ben. 
Boğazımdan haram lokma geçmedi. Ayakkabı kutularında milyonlarca dolarım olmadı benim. Ne 
de kolumda saatim milyonlarca liralık. Ben yediğim her lokmayı alnımın teriyle kazandım. Bütün 
dünyanın işçileri gibi, emekçileri gibi. Madenci Mustafa’ yım ben. Benim için üzülmeyin. Yas ta 
tutmayın sakın. “ Bir avuç kömür için, bir ömür verdiler ” diye süslü sözler de söylemeyin arkamdan. 
Düşünün yeter.
Bir avuç kömür için niçin ömrünü versin ki bir insan. Bu kadar ucuz mu siz ce bir insanın hayatı? Bir 
avuç kömür müdür bir ömrün karşılığı? Bu mudur insanlık, adalet bu mudur? Koca koca şirketler, 
holdingler, o bir avuç kömürle trilyonları götürürken. Gerekli güvenlik önlemlerini almak söz konusu 
olduğunda eli cebine titreyerek gidenler varken. Servetlerine servet katmak için dünyanın en zorlu 
çalışma koşullarında 8 saat yerine, bizleri 12 saat 14 saat çalıştıranları. Bir türlü gözü doymayanları. 
Düşünün.
Ben Mustafa. Madenci Mustafa. Yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığıyla. Neden hep ben?
Tersaneler de can veren. Zonguldak’ ta grizularda bedeni parçalanan. İnşaat iskelelerinden betonlara 
çakılıp can veren. Ben. Neden? Kader mi bu sizce? Sizce tanrı bu kadar adaletsiz olabilir mi? Düşünün.
Yıllarca sağcı - solcu, alevi – sunni, Türk – Kürt diye böldüler, ayırdılar bizi. Bakın, bedenlerimiz 
kavrulurken ayırıyorlar mı. Yüzlercemiz kavrulduk. Hangisi Türk, hangisi Kürt, hangisi alevi – sunni ya 
da sağcı – solcu diye soran var mı? 
Giderayak bir sözüm de henüz bedeni kavrulmamış kardeşlerimedir. Yarın benim yerime kömüre 
kazma sallayacak kardeşlerime. Madenci Mustafalara. Hani yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında 
ışığı olanlara. 
Biliyorum, bugün yolumuzu aydınlatan alnımızın ışığı, yarın ülkemizi de aydınlatacaktır. Dünyayı da. 
Biz kardeşiz . Bizim umutlarımız bir. Bizler yer altlarında geleceğimize kazma sallarken aramızdan 
çıkıp, saltanat kayığına binen ağalarla bizim kaderimiz bir değildir. Onlar sırtımızdan geçinen 
asalaklarımızdır. Bizleri ona katlayan maaşları ve milyonlarca ödenekleriyle onların yolu bizden 
ayrıldı. Baksanıza; artık bizim aşımıza değil, patronların sofralarına kaşık sallıyorlar. Yüzümüze bulaşan 
bu karayı yıkayıp atmalıyız artık. Biliyorsunuz, bu yolda ustalaştık. Onlarca yıl tepemizde tepinen 
ağalarımızı bir çırpıda süpürüp attığımız günlerin üzerinden daha çok zaman geçmedi. 
Kardeşlerim; bu ülkede hürriyet, işçi tulumuyla elini kolunu sallayarak dolaşmadıkça bedenlerimiz 
yanmaya devam edecektir. 
Ben Mustafa. Yüzü kara, başında sarı bareti ve alnında ışığıyla. Madenci Mustafa…
Ufuktan ÖDEN
Yükleniyor...