İzmir de Ulaşım

ATATÜRK İLK DEFA NE ZAMAN CUMHURİYET KELİMESİNİ ORTAYA ATMIŞTIR?

Yazarımız Ahmet Gürel Atatürk'ün Cumhuriyet kelimesini ne zaman konuşmaya başladı? Bu konuda tarihe ışık tutacak bir yazı kaleme aldı. İşte o yazı.

29 Ekim 2016 Cumartesi 11:29
ATATÜRK İLK DEFA NE ZAMAN CUMHURİYET KELİMESİNİ ORTAYA ATMIŞTIR?


Dünya Savaşı yeniği olan Türkiye, verdiği 3 yıla yakın süren kurtuluş mücadelesi sonucunda Dünya üzerinde bağımsızlığını ilan eden tek ülkedir. Cumhuriyet’in nasıl kazanıldığını sizlere ve özellikle gençlere anımsatmak istiyorum. Acaba, Gazi Mustafa Kemal’in aklına ilk “Cumhuriyet’in İlanı” fikri, “Ey, çocuklar, yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’” diyerek mi gelmişti? 

Bu ülkenin kurtarıcısı ve Cumhuriyetin kurucusu Atatürk, “Cumhuriyet’in İlanı” fikri acaba ne zaman kafasında oluşturmuştur?  

Mustafa Kemal’in Cumhuriyet yolundaki düşüncesini 1905 yılında Beyrut'ta yaptığı bir konuşmasından şöyle öğrenebiliriz: "Dava yıkılmak üzere olan imparatorluktan, önce bir Türk Devleti çıkarmaktır.” 

II. Meşrutiyet yıllarında ise "İnkılâbı tamamlamak gerekir. Biz bunu yapabiliriz. Ben bunu yapacağım. Evet, inkılâp yapacağız. Bugüne kadar yapılan inkılâp yeterli sayılmaz. Fazlasını yapacağız" demiştir. 

19 Mayıs 1919’dan önceki devrede Mustafa Kemal Paşa “Cumhuriyet” konusuna kafa yormakta ancak “Cumhuriyet” fikrini açıkça dile getirilememektedir. Alman yazar Gotthard Jaschke, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Atatürk adlı kitabında bu durumu şöyle anlatır: “Atatürk kendi iç düşüncelerini birkaç yakın dostundan başkasına açıklamamıştı. Dışarıya, padişahlığın kaldırılmasını, Anadolu İnkılâbı çoktan bir olupbitti olduktan sonra bile hiç düşünmediği sanısını veriyordu.” 

22 Haziran 1919 tarihli Amasya Genelgesi’nde geçen; "Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" ifadesi açıkça millî egemenlik ve daha da ilerisinde cumhuriyete doğru giden yolda atılan adımlardan birisini teşkil edecektir. Amasya Genelgesi’nde yer alan "Millî Egemenlik" ilkesi, daha sonraki tarihlerde yapılacak olan Erzurum ve Sivas Kongresi kararlarına da etki edecektir. Türk Milletinin kendi egemenliğini eline alması yönünde yapılan bir davet niteliğinde olan bu genelge, Türk milletinin kendi kaderini çizmesi doğrultusunda artık yeni bir yönetimin, Cumhuriyetin ilk işaretlerini vermekteydi denilebilir.
Erzurum Kongresi'nin hazırlık çalışmaları yapıldığı sırasında, 7/8 Temmuz 1919 sabahı, Mazhar Müfit Bey, Gazi’ye; “Başarı sağlandığında hükümet şekli ne olacak?" şeklindeki yönelttiği sorusuna Gazi; “Zaferden sonra şekl-i hükümet Cumhuriyet olacaktır.” demiştir. Süreyya (Yiğit) Bey ile Mazhar Müfit (Kansu) bey ilk defa Mustafa Kemal’in ağzından “Cumhuriyet” kelimesini duymuşlardır. 

Erzurum Kongresi, Mondros Mütarekesi ile Anadolu topraklarından atılmak istenen Türk Milletinin millî bağımsızlığını ve haysiyetini koruma esaslarının belirlendiği, sivil ve bölgesel bir halk hareketinin millî bir direnişe dönüştüğü, imparatorluktan millî devlete geçiş yolunda önemli kararların alındığı, Misak-ı Millî sınırlarının çizildiği yerdir. İtilâf Devletlerinden özellikle İngilizleri “Erzurum'da Cumhuriyet ilân ediliyor” mahiyetinde endişeye sevk eden kararlarla dikkatimizi çeken Erzurum Kongresi'nde, yeni Türk devletinin ve Cumhuriyetin temelleri atılmıştır.
1919 yılına ait İngiliz belgelerinde Anadolu hareketinin bağımsız bir Cumhuriyete doğru yol aldığı belirtilmekte, 22 Eylül 1919 tarihli The Times gazetesi ise Sivas Kongresi’nden; “Sivas'ta ki Anadolu Cumhuriyeti” diye söz etmektedir. Aynı tarihlerde İstanbul'daki Osmanlı devlet yöneticilerinin bu da bilinmekteydi. 

Fransa'nın en tanınmış gazetelerinden Le Temps'in, 24 Ağustos 1919 tarihli nüshasında Anadolu'da bağımsız bir cumhuriyet ilân edileceğine dair verdiği haber dikkat çekmekteydi. Sivas Kongresi sonrasında İngiliz Amirali Sir John de Robeck'in 17 Eylül 1919 tarihinde Dış İşleri Bakanı Lord Curzon'a gönderdiği raporda Anadolu'da ortaya çıkan millî hareketten bahisle bunun aslında bağımsız bir cumhuriyetin kurulmasına doğru gelişme kaydettiği haberi verilmekteydi. Chicago Daily News gazetesinin 25 Ekim 1919 tarihli nüshasındaysa Sivas Kongresi haberlerine yer veriliyor ve Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki Anadolu Savaşı bir devrim olarak nitelendiriliyordu.  

Millî egemenliğin hâkim kılınmasında Sivas Kongresi'nin ayrı bir yeri ve önemi vardır. Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar burada da aynen kabul edilmiştir. Burada Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin tesisi ve ayrıca Heyet-i Temsiliye'nin oluşturulması ile ilk defa bütün ülke hakkında yetki sahibi bir millî teşkilat ve gerektiğinde hükümet görevini de üstlenebilecek bir yürütme organı teşkil edilmiştir.

Adı ilk başlarda söylenmese dahi bu yol Cumhuriyete giden yoldu. Cumhuriyetin ilânını sağlayacak olan ve belirgin bir hazırlık devresini alt yapı olarak ortaya koyan Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, 23 Nisan 1920'de göreve başlamıştır. Ardından 01 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılması, 24 Temmuz 1923’te bağımsızlığımızı sağlayan Lozan Antlaşması’nın imzalanması, 1 Ekim 1923’te Türk askerlerinin İstanbul’a girmesi, 13 Ekim 1923’te Ankara'nın yeni devletin başkenti ilân edilmesi, Cumhuriyetin ilânına giden yolu açan ve kolaylaştıran olaylardı.

30 Ağustos 1924 tarihinde, Gazi çok güvendiği gençlere Dumlupınar’da şöyle hitap eder:
“Gençler! Cesaretimizi kuvvetlendiren ve devam ettiren sizsiniz. Siz almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık meziyetinin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli örneği olacaksınız. Ey yükselen yeni nesil! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz.” 

Bu nedenle Anadolu’da verilen var olma mücadelesini ve cumhuriyetin nasıl kazanıldığını bilen anne-babalara ve de öğretmenlere her zaman ülkenin ihtiyacı vardır. Bunların bir kesimini Uşakizade Köşkü’ne gelen ve çocuklarını gezdiren ailelerde görüyorum. Ve “işte Atatürk’ün istediği gençler yetişiyor’ diyorum ve onlarla gururlanıyorum.

“CUMHURİYET’İN İZMİR İZLERİ”
Atatürk’ün kendi dünyasında İzmir’in çok önemli bir yerinin olduğu bilinir. En başta İzmir’i, doğup büyüdüğü kent olan, Selanik’e benzetmiştir. İzmir’in öteki Anadolu kentlerine göre aydınlık yüzü, rahat yaşamı, kendine özgü toplum yapısı, Atatürk’e hep Selanik’i anımsatmıştır.

‘Anafartalar Kahramanı’ Mustafa Kemal Paşa, İzmir’in Yunanlılarca işgal edildiği günün ertesinde, ‘Kutsal İsyan’ı başlatmak için Anadolu’ya geçmişti. O’nun tek hedefi; “Geldikleri gibi giderler” dediği işgalcilerin İzmir’den ve Anadolu’dan gönderilmesiydi. Mustafa Kemal Paşa ve Türk Ordusu’nun İzmir’i “kurtuluşun sembolü” olarak seçmesinin asıl nedeni işte budur.

“Hücum haberini alınca hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz” diyen Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e on dört günde kavuşmuştu. Tahmininde bir gün yanılan Gazi, İzmir özlemini 18 numaralı not defterine şöyle yansıtmıştır:
“15 Mayıs 1919, İzmir’in işgali… Ben aynı günde İstanbul’u terk ettim. O kara günde Karadeniz’deydim. 3 sene ve 4 ay sonra da bugün Akdeniz’deyim.”

9 Eylül 1922 günü Türk süvarileri İzmir’e girdiler. O gün Atatürk, Belkahve sırtlarından Türk Bayrağı’nın İzmir’de dalgalandığını gördüğünde, içinde o zamana dek İzmir için oluşan özlem, kuşkusuz büyük bir kavuşmaya dönüşmüştü. İzmir’e girdikten sonra da evleneceği kız, Latife Hanım’la bu kentte tanıştı. Onunla bu kentte evlendi. Canı kadar sevdiği annesi, bu kentte geliniyle tanıştı. Ve acı son; Mustafa Kemal Atatürk’ü Türklere armağan eden o büyük anne, Zübeyde Hanım, bu kentte yaşamını yitirdi. Atatürk, annesinin mezarının başına Yamanlar Dağı’ndan büyük bir kaya parçasını getirip koymalarını isterken; ana sevgisiyle yurt sevgisini kaynaştırmıştı.
Ancak, kötülük, vefa tanımıyor; Atatürk’ün canına kıymak için, canı kadar sevdiği bu kentin ıssız sokaklarını sinsi tuzaklara mekân tutuyordu. 16 Haziran 1926 günü, Atatürk’e karşıtları bu kentte tuzak kurarak, onu Türk Ulusu’nun elinden koparıp canını almak istemişlerdi. Atatürk, bu saldırıyı kendine değil, Cumhuriyet rejimine karşı yapıldığını tespit ederken, başta İzmirliler olmak üzere tüm Türkiye’yi yanında bulmuştur. “Cumhuriyet’in İzmir İzlerini” anılardan takip edelim;

2 Şubat 1923 günü İzmir İktisat kongresinin gerçekleşeceği salonda yapılan ‘Kadınlar Kongresi’nde Gazi, İzmirli kadınlara şöyle seslenmiştir:
“…Milletimiz kuvvetli bir millet olmaya azmetmiştir. Bugünün gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini temin etmektir. Dolayısıyla kadınımız da bilgili ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün tahsil derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplum hayatında erkeklerle beraber yürüyerek birbirlerine faydalı ve yardımcı olacaklardır.” 

Gazi, ‘Türkiye İktisat Kongresi’ne eşi Latife Hanım’la birlikte gelmiş ve yaptığı konuşmada şunları söylemiştir:
“Efendiler, Yüksek heyetinizin bugün imzalamış olduğu, Türkiye İktisat Kongresi çok önemlidir. Çok tarihidir. …Kongremiz de milletin ve memleketin hayat ve gerçek kurtuluşunu temine yardımcı olacak düsturun temel taşlarını ve esaslarını hazırlayıp ortaya koymak suretiyle tarihte en büyük namı ve çok kıymetli bir hatırayı kazanacaktır.” 
Modern Türk sinemacılığımızın kurucusu olan Cemil Bey, eşi Sabahat Hanım’la birlikte birkaç kez Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’yı Uşakizade Köşkü’nde ziyaret etmişlerdir. Bu ziyaretlerden birinde, Cemil Bey, Gazi ve eşini kendi sinemasına davet etmiştir. Cemil Bey, İzmir’de bir ilkin yaşandığı o günü şöyle anlatmıştır:
“…Gazi sinemanın kapısında elimi sıktı, beraberce balkona çıktık, aşağıdaki salona baktı. Bana:
‘Cemil, neden kadın yok?’ Dedi. Ben:

‘Paşam, kadınlara yalnız salı günü sinema gösteriyoruz’ dedim. Yaverini çağırıp:
‘Dışarıdaki kadınları içeri bırakın’ dedi. Salonu dolduran kadınlar Gazi’yi alkışlamaya başladılar.” 
Bedia Muvahhit, 31 Temmuz 1923 tarihinde İzmir’de ilk kez tiyatro sahnesine çıkışını şöyle anlatmıştır:
“…Daha önceleri de bir iki Türk kadını sahne tecrübesi yapmıştı. Örnek olarak Afife Jale’yi verebilirim. Onlara çok zorluk çıkarmışlar. Fakat ben doğrudan doğruya Gazi’nin izniyle çıktığım için, tam tersine, son derece ilgi ve takdirle karşıladılar. Büyük övgü aldım.” 

Cumhurbaşkanı, 22 Ocak 1924 günü gelen telgrafla kendisine iletilen halifelik sorunuyla ilgili olarak Uşakizade Köşkü’nde uzun bir çalışma yapmıştır. İşte bu sırada Başbakan İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı’na gönderdiği telgrafta; Halife Abdülmecit Efendi’nin, başkâtibini Ankara’ya göndererek bazı isteklerde bulunduğunu bildirmesi üzerine kendisine Gazi tarafından 22 Ocak 1924 Salı günü İzmir’den gönderilen cevap, Nutuk’ta şöyle yer almıştır:
“…Türkiye Cumhuriyeti safsatalarla mevcudiyetini, bağımsızlığını tehlikeye maruz bırakamaz. Hilâfet makamı, bizce en nihayet tarihî bir hatıra olmaktan fazla bir ehemmiyete sahip olamaz.” 
05 Şubat 1924 günü, Uşakizade Köşkü’nde, Cumhurbaşkanı İstanbul basınına yemekte yaptığı konuşmada düşüncelerini şöyle ifade etmiştir:

“…Kahraman ordumuz zafer meydanlarında kazandığı başarıyı siyaset sahasında da devam ettirdi. Türkiye’nin yeni idaresini başarıyla tanıttıktan sonra dünyaca bilinen unvanlarıyla varlığını açıkladı ve kanıtladı. Bazılarının anlamak ve yorumlamak istedikleri gibi geri dahi gitmesi muhtemel bir bekleme, bir duraksama bulunmadığını ispat etti. Türkiye tarihinde bir cumhuriyet devri açtı.”” 

Gazeteci Necmettin Sadak, o toplantıda Gazi’ye şu soruyu sormuştur:
‘…Mademki bu meclis Cumhuriyeti ilan etmeye kendisini yetkili gördü. O halde bir başka meclis de başka bir oylamayla

Meşrutiyet ilan ederse ne yaparız?
‘Olabilir. Fakat hepsini sopa ile kovalarız’ dedi.” 
Atatürk, Cumhuriyetin ilanından on beş gün sonra üst üste iki kez kalp krizi geçirdiği için 2 Ocak 1924 günü İzmir’e gelmiş ve eşine ait Uşakizade Köşkü’nde 52 gün dinlenmiştir. Türkiye’nin ilk milli bankası olan İş Bankası, Uşakizade Köşkü’nde bu dinlenme günlerinde fikren kurulmuştur. Cumhurbaşkanı’nın dinlenme amaçlı bu gezilerinde, yukarıda anlatılan birçok ilk İzmir’de gerçekleşmiştir. O, İzmir’de o günlerde hep hilafet sorunuyla uğraşmış ve Ankara’ya dönüşünde de; Türkiye Cumhuriyetinin için önem taşıyan ‘03 Mart 1924 Devrim Yasaları’nı yürürlüğe sokmuştur.


Yazı: Ahmet Gürel


 
Haber Kaynağı: ESH

Bu haber 1235 kez okundu
Yükleniyor...