21 Kasım 2024 Perşembe
ÇİZGİ(Mİ) O DA NE ?
Sevgili arkadaşlarım bir resim öğretmeninin dili pek öyle lafları yan yana sıralamaya yada hesap kitap yapmaya uygun olmayabilir.
Ama bilinen bir gerçek vardır ki onlarda kendi görsel ifade tarzlarıyla size ulaşmayı başarabilirler. Hepimizin her gün görüp bildiği ama farkında olmadığı birkaç örnekle size düşüncelerimi ifade etmek isterim. “A” “S” nedir desem kuşkusuz bana harflerden bahsedeceksiniz. “7””3” nedir desem rakamlardan veya do re mi “ desem bunlar müzikteki nota ya da ses diyeceksiniz. Ve hatta çizilenin biçimini görseniz bana görünen nesnenin adını söyleyeceksiniz. Yanıldınız sevgili arkadaşlarım. Burada gördüğünüz o şekillere siz o isimleri verdiniz ya da sizden öncekiler. Orada görünenlerin tümü sadece elinize aldığınız kalemle çizdiğiniz çizgilerdi. Kısaca öze indiğinizde vardığınız sonuç bir çizgiden ibaret. Konuşma dilini yazma diline çevirdiğinizde çizgilere sembolik anlamlar yükleyerek hepimiz o sesi çıkarmaya ve o ses üzerinden iletişim kurmaya çalışıyoruz. Yine benzeri sembollerle hesap-kitap yapıyoruz ve gerçekliği rakamların arasında arıyoruz. Veya bir müzik parçasındaki ritmi-ahengi nota diye adlandırdığımız çizgi ve noktalarda bulmaya çalışıyoruz. Örnekleri çoğaltmak hem de her dalda çoğaltmak mümkün. Bazen fizik bazen kimya denklemi olarak karşımıza çıkan çizgiler bazen de coğrafyada bir ırmak bir göl bir dağ olarak karşımıza çıkıyor. Tabiî ki bunlar çizgilerin sembolleştirilmesinden başka bir şey değil. Değişken ve yoruma açık olan ise resim dilindeki çizgilerin yorumlanması. Amacım resim dersi vermek değil. Ama çizgilerin dilini yüklemlerini ve algıladığımız şekliyle anlamlarını doğru yorumlamanın insan hayatının ve insan yaşam çizgisinin belirlenmesindeki yerini tayin ettiğini bilmekte yarar var sanıyorum. Resim dilinde çizgiler üçe ayrılır. Birincisi kırık çizgiler. Bunlar A-Z-Y gibi eklemleri kırık olan çizgilerdir. İkincisi eğri çizgiler ki bunlar S-3-8 veya denizin dalgası bulutun görüntüsü vs. Üçüncüsü ise düz çizgiler, bunlar ise l-i yada bunların yatay halleridir. Yine resimde bunlar kendi içlerinde bir araya geliş şekline göre yeni karakterler kazanırlar. Bunlar açık-koyu, sık-seyrek ve ince kalın çizgi şeklindedir. Her dalda ve her bakışta karşımıza çıkan çizgiler insan yaşamında karşımıza çıkmıyor mu peki? Bazen insan yaşamında ve ilişkilerdeki kırılma noktalarını düşündük mü acaba, ya da eğilip büküldüğümüz zamanlar oldu mu? Yoksa hep düz mü durduk? Düz dururken yatay anlamda mı, dikey anlamda bir düzlük mü? İnsana ve insan ilişkilerine dair çizgimizi ve iletişim biçimimizi gözden geçirdiğimizde çok soru ve cevapla karşılaşacağımızdan kuşkum yok. Ama bu soruları başkalarının sormasına gerek yok. Kendimize sorup kendimiz cevaplamalıyız. Bu kadar laftan sonra insan ötesi bir yapıya geçip hepimizin düşünmesini istediğim bir soruyla gelmek istiyorum. Mustafa Kemalin kurduğu ve bize emanet ettiği TÜRKİYE, Mustafa Kemalin çizgisine uygun yönetiliyor muyuz? Değilse onun bize verdiği görevler konusunda ne yapıyoruz? Türkiye'de irtica tehlike mi? Lozan antlaşması, yakın dost tabir edilen devletler tarafından yok edilmeye çalışılıyor mu? Kurtuluş savaşına birlikte girip birlikte yaşadığımız kardeşlerimizle aramız açılıyor mu? Kuzey Kıbrıs ülkemiz üzerinde baskı amaçlı kullanılıyor mu? Ermeni meselesi yeniden soframıza konuldu mu? Milliyetçiler millet ve milliyet kavramını yitirdi mi? Sosyalistler emperyalizmin işbirlikçiliğine mi soyundu? Mazlum milletler kendi kaderlerini tayin hakkını emperyalistlerden mi bekler oldular? Büyük kardeş ülkemizde yeniden saltanat ve hilâfet devletçikleri kurmaya mı çalışıyor? Ülkemizi yönettiğini sandığımız iktidarlar, gaflet, delâlet ve hıyanet çetelerine mi dönüştü? Daha sayayım mı… “Ey Türk gençliği birinci ödevin Türk istiklâlini ve Türkiye cumhuriyetini sonsuza kadar savunmaktır. Muhtaç olduğun kuvvet damarlarında ki asil kanda mevcuttur” Canip Taşkıran Yükleniyor...
|
|